Ree peraşasında ‘Tanrı’nın seçeceği yer’ ifadesi birçok kez kullanılmaktadır. Bilindiği üzere bu ifade, Tanrı’nın Bet-Amikdaş’ın kurulması için seçeceği Yeruşalayim’i ima eder. Ancak nedense Tora Yeruşalayim ismini hiç kullanmaz. Leh Leha peraşasında kullanılan ‘şalem’ sözcüğü yine Rabilerin öğretisine göre Yeruşalayim şehridir ancak burada da tam isim geçmemektedir.
‘Tanrı’nın seçeceği yer’ifadesi uzun bir ifadedir ve Tora genellikle sözcükleri kullanmak konusunda daha tutumludur. Yani yukarıdaki ifade yerine ‘Yeruşalayim’ ismini kullanması daha mantıklı görünmektedir. Tora’da ilk bakışta karşımıza çıkan genel durumdan farklılıklar aslında bizlere bir mesaj verme amacını taşımaktadır.
Bilgelerden bazıları bu soruyu sorarlar ve çeşitli cevaplar sunarlar. Burada konuyu farklı bir bakış açısından Rabi Şlomo Sobol’un görüşü ile anlamaya çalışacağız.
Rabi’nin görüşüne göre Yeruşalayim isminin kullanılmamasının en belirgin nedeni Tanrı’nın seçtiği yerin Bene Yisrael tarafından bilinmemesidir. Erets Yisrael fethedilmesinden sonra bile bu belirsizlik uzun bir süre devam etmiştir. Çünkü Yeruşalayim şehri ancak Kral David zamanında Yevusiler’den alınmıştır ve merkez yapılmıştır. Bu onurun David’e verilmesinin temelinde David’in Tanrı adına bir ev yapma arzusu bulunmaktadır. Sadece bu isteğin olması yeterli değildir. Kral David bu hedefe öylesine bağlanmıştır ki “Tanrı için bir yer bulana kadar gözlerime uyku girmeyecektir” ifadesini kullanmıştır. Sonunda Natan Peygamber tarafından bu giz David’e bildirilmiştir. Nesiller boyunca süregelen bu gecikmenin nedeni şuydu: Yeruşalayim’i keşfetmeyi hak etmek için, onun arzu edildiğini göstermek gerekmektedir. İşte David bunu hak eden kişi olduğunu kanıtlayarak bu onura erişebilmiştir.
Bizler günlük dualarımızda hem Yeruşalayim şehrinin inşası hem de Bet Amikdaş’ın yeniden var olması için dua ederiz. Bu dualar iki bin yıla yaklaşan sürgün boyunca devam etmektedir. Bizler dualarımızla bunu hak ettiğimizi gösterdiğimizde Tanrı bu dileklerimizi yerine getirecektir. Öncelikle bizlerin Yeruşalayim ve Bet Amikdaş’ın hangi anlama geldiğini anlamamız, bunun eksikliğinin toplumda yarattığı sorunları algılamamız ve elbette ki bu iki hedefe ulaşabilmek için bunlara kilitlenmemiz ve çok fazla istememiz gerekir. Bu istek ve arzu dualarımıza, öğreneceğimiz Tora ve yapacağımız mitsvalarla da yaşantımıza yansımalıdır. Bu yansımanın sonunda Tanrı bizleri önünden boş çevirmeyecektir.
Elul ayının hemen öncesindeyiz. Bu ay bizler için bulunmaz bir fırsattır. Roş Aşana ve Kipur öncesinde kendimizi dinleyebilmek, anlamak ve eksiklerimizi giderebilmek için hazır beklemeliyiz. Artık dualarımız daha inançlı, yakarışlarımız daha kuvvetli olmalıdır. Böylelikle özlenen güzel günlere ulaşmak daha olanaklı olacaktır.
Tanrı bu yıl da hepimizi bütün sevdiklerimizle birlikte yaşam kitabına yazsın ve onasın amen.