Gerilere dönüyorum. 14-15 yaşlarındayız. Ada’da herkes birbirini tanıyor, değilse bile mutlaka göz aşinalığı var. Lale Sineması’na yaklaşırken el ele tutuşarak yürüyen bir çift görüyorum. Genç kız Zelda Morhayim (Tarablus), yanındaki çocuk ise sonradan evlendiği eşiydi.
Uzun bir aradan sonra, geçtiğimiz hafta, Büyükada’nın tek açık hava sineması olan, Lale’ye gittik. Nedim Hazar’ın bir belgeseli olan, ‘Bir Müzisyenin Gözüyle: Bizim Adalar’dı filmin adı. Tanıdık simaların rol aldığı belgeselde hem neşeyi, hem hüznü bir arada yaşadık. Oyuncular filmin sonunda zaman, mekân ve kimlik açısından yok olduklarının bilincinde, bir şarkı söylerler: ‘Bir Adalar var, bir de sen kalbimde/ Kimseye vermem kalbimi ben.’
İzleyicilerin arasında filmin yönetmeni ve oyuncuları görmek hoştu. On dakika arada aldığımız Çamlıca Gazozu ve beyaz leblebi de oyunun bir parçasıydı sanki…
***
Gerilere dönüyorum. 14-15 yaşlarındayız. Ada’da herkes birbirini tanıyor, değilse bile mutlaka göz aşinalığı var. Lale Sineması’na yaklaşırken el ele tutuşarak yürüyen bir çift görüyorum. Şaşırıyorum; ne cesaret, çünkü gençlerin gündüz vakti el tutuşması ‘ciddi’ bir ilişkinin göstergesiydi. Genç kız Zelda Morhayim (Tarablus), yanındaki çocuk ise sonradan evlendiği eşiydi. Selamlaşıp yolumuza devam ettik. Her yaz bu böyle sürdü. Sonraları ikimiz de aile sahibi olduk. Yıllar sonra yollarımız Şalom’da kesişti. Şalom’da büyüyen, öğrenen, birbirini sevmesini bilen çok mutlu bir ekip olduk.
Zelda Tarablus önceleri İç Haberler Sorumlusu oldu, ardından da ciddi bir başarı sağladığı Reklam Bölümü’ne geçti. İşini çok severek yaptı. Onun anlayışında bayram sayfalarında aldığı küçük bir kasap ilanı, tam sayfa aldığı bir ilan ile eş değerdeydi. ‘Bir gün biri lazım olur, başka gün diğeri’ diye düşünürdü.
Gidenin arkasından konuşulmaz denir. Ama ben Zelda’nın kızmayacağından çok eminim. Biz Zelda ile çok didiştik, birbirimizle çok uğraştık. Ta ki, birbirimizi anlayana, güvenene ve gerçekten sevene dek.
Her bayram öncesi, müşterilerine göndereceği metin için önüme bir kalem kâğıt koyar, ‘Bir şeyler yaz bana uğur getiriyor’ derdi. Çok inançlıydı Zelda. Her şeyin mümkün olduğunca usulüne göre yapılmasını isterdi.
Büyükada’nın ona verdiği huzur bambaşkaydı. ‘Elime kahvemi alıp terasta oturayım, bana yeter’ derdi. Nedense bir kahve içimini de fazla gördüler. Bizim reklamcı, hayatı boyunca ne elde ettiyse azmi ve çalışması sayesinde başardı. Teknolojiye ayak uydurdu. Onu üzenleri umursamamaya çalıştı. Cesur bir kadındı Zelda. Şalom hayatında en güvendiği insan Silvyo Ovadya’ydı.
Zelda için aile kutsaldı. Çocukları Şeyda ve Sami iki sevgilisiydi. Ama ona karşılıksız sevgi veren torunu Moti, en büyük aşkıydı.
Mekânın cennet olsun Zelda. Seni çok sevdiğin Büyükada’dan Nedim Hazar’ın filmindeki cümle ile uğurluyorum; “Bir Adalar var, bir de sen kalbimde/ Kimseye vermem kalbimi ben.”