Hepimizin her şey olabilme potansiyeline sahip olduğunu bilelim. Başkasında yadırgadığımızı onun büyümüş olduğu ortamlara bizi de koyarlarsa aynı şeyleri yapabileceğimiz gerçeğini görelim. Hepimizin çok korktuğumuz ortamlarda yalan söyleyebileceğimizi; aç bırakılırsak yaşamak için çalabilme ihtimalimizin olabileceğini; çocuğumuza saldıran birini gözümüz dönerse öldürebilme kapasitemiz olabileceğini; sürekli tacize uğrayarak büyürsek saldırgan bir yapıda olabileceğimizi kabul edelim. O ortamlarda bulunmamış olmak bizi şanslı yapsa da, bulunanları anlamazlık şanssızlığına erişmeyelim.
Dünyada 7 milyar insan var ise 7 milyar bakış açısı var demektir. Ayrıca her bir insanın her olaydaki farklı bakış açılarını da ele alırsak herkes bir dünya aslında… Herkes kendi yaşanmışlıkları, deneyimleri, öğretileri, inançları doğrultusunda sürdürüyor hayatını ve başkalarıyla ilgili düşünceleri de kendi bakış açılarından geliyor.
O yüzden ben seni ancak kendi dünyamdan görebilirim. Benim dünyamda sevinç ‘pembe bulut’, hüzün ‘gri deniz’, heyecan ‘yeşil tepeler’, acı ‘siyah çamursa’ … Senin dünyanda gördüğüm ise beyaz bulut, mavi deniz, kahverengi tepe, gri çamursa… Senin sevinç, hüzün, heyecan ve acı tanımların bana uymuyorsa ben senin gerçeğini göremem. Böyle durumlarda çoğumuzun yaptığı yargılamak olur. Baktığımız yerden görmek istediklerimizi göremediğimiz zaman en kolay yol yargılamaktır. Basittir çünkü. Bana uymuyor, hiç de bana benzemiyor demek en kolay yaşama şekli, en zor gelişme şeklidir.
Ne yapalım o zaman?
Her şeyden önce hepimizin görünürde farklı ama derinde aynı olduğunu bilelim. Renkleri, kokuları, tatları farklı da olsa hepimiz sevinci de, hüznü de, heyecanı da, mutluluğu da, korkuyu da, sevgiyi de ve daha pek çok duyguyu biliyoruz. En derinde yaşadığımız duygular aynı…
Hepimizin her şey olabilme potansiyeline sahip olduğunu bilelim. Başkasında yadırgadığımızı onun büyümüş olduğu ortamlara bizi de koyarlarsa aynı şeyleri yapabileceğimiz gerçeğini görelim. Hepimizin çok korktuğumuz ortamlarda yalan söyleyebileceğimizi; aç bırakılırsak yaşamak için çalabilme ihtimalimizin olabileceğini; çocuğumuza saldıran birini gözümüz dönerse öldürebilme kapasitemiz olabileceğini; sürekli tacize uğrayarak büyürsek saldırgan bir yapıda olabileceğimizi kabul edelim. O ortamlarda bulunmamış olmak bizi şanslı yapsa da, bulunanları anlamazlık şanssızlığına erişmeyelim.
Kendimizle ilgili bir konuda baktığımız açı bizi mutsuz ediyorsa açıyı değiştirebilme imkânına sahip olduğumuzu bilelim. Her şey bakış açısıdır. Hayatımızı cennete veya cehenneme çeviren baktığımız açıdır. Bize mutsuzluk veren olayları ne yaparsak yapalım değiştiremiyorsak ölene kadar mutsuz mu yaşayacağız? Daha kolay bir yol yok mu? Olayı değiştiremiyorsak, olaya bakış açımızı değiştiremez miyiz?
Diyelim ki her şeyi yapmama rağmen istediğim parayı kazanamıyorum. Ve bana göre parasızlık eşittir ölüm demek. Böyle mi geçireceğim hayatımı? Para gelmediği sürece yaşamayacak mıyım yani? Bakış açımı değiştiremez miyim? Hayatımda zengin olduğum alanlar neler diye bakamaz mıyım? O zaman hayatın bana verdiği mükemmel aileyi, dostlukları, sağlığı görme şansını elde edebilirim. Zenginliğin sadece parayla değil, başka şekillerde de sunulabileceğini anlayabilirim. Ve belki o zaman iyi hissederek, zengin hissederek kendime bolluk kapısını daha rahat aralayabilirim.
Pek çok ailenin bu dünyaya sürekli bakmakla yükümlü bedensel ve ruhsal engelli çocuklar getirdiği gerçeği var. Bu aileler eğer bu olaya dayanılamaz gözüyle baksalar idi bu hayat yaşanılır bir halde olabilir miydi? Konuştuğum ve okuduklarım arasında böyle anne ve babaların evlatları dünyaya geldikten sonra önce ne yapacaklarını bilemez bir halde olduklarını fakat daha sonra ‘koşulsuz sevgi’yi deneyimlediklerini ; ‘engel’ dediğimizin görünürdekinden çok farklı olduğunu; sevgi olunca hiçbir engelin kalmayacağını dile getirdiklerini öğrendim.
Bu örneklerde olduğu gibi değiştiremeyeceklerimize bakış açımızı değiştirerek yeni dünyalar yaratabiliriz. Cehennemi cennete çevirebiliriz.
Sadece ufak bir açı değişikliği ile karşımızdakini daha iyi anlayabilir, ilişkilerimizi daha güçlendirebilir, şartlarımızı daha taçlandırabiliriz! Yine de siz bilirsiniz…