İsrail için en önemli stratejik kozlardan biri doğalgaz. Bunu da en doğru şekilde kullanmak, enerji politikalarından sadece ekonomik değil diplomatik kazanç da elde etmek istiyor. Bloomberg’e verdiği röportajda İsrail Enerji Bakanı Silvan Şalom, “Doğalgazı bulduğumuzdan beri dünya ülkeleri tarafından daha fazla kabul görüyoruz” dediğinde, doğalgazın her anlamda İsrail’i değiştirebileceğini en açık şekilde dile getirdi. Ancak ihracat için çıkış yolu, ilişkilerin limoni ile savaş hali arasında gidip gelen komşularından geçiyor. Güven ortamının eksikliğinde de doğalgazı dünya piyasasına satmaya çalışmak, çıkarmaktan daha zor oluyor.
Üstelik konu enerji olduğundan, hem bölge hem de dünya liderleri dikkatlerini Doğu Akdeniz’e yöneltti. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in mayıs ayındaki Kıbrıs ziyaretini, Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Lübnan ziyaretini bu bağlamda değerlendirmek lazım. Doğu Akdeniz’in jeopolitik önemi artarken, tüm aktörler bu yeni ve büyük gelişmeye göre piyonlarını yeniden dizmeye başladılar.
Avrupa, İsrail’in tercih edeceği ilk pazar olarak düşünülüyor. Talep de var; Ukrayna krizinden beri AB’nin bağımlılıklarını azaltma isteğinden bahsediliyor sıkça. Ancak burada karşımıza kapasite sorunu ve koskoca bir Rusya çıkıyor.
Rusya’nın olası tepkisi hem AB’yi hem de İsrail’i ikinci defa düşünmeye zorluyor. Ukrayna’yı hatırlayın. İsrail’in tüm yatırımını Avrupa’ya yapıp Rusya’yı kızdırma tehlikesini göze alabileceğini düşünebiliyor musunuz? Öte yandan, AB çeşitlendirmeden bahsetse, TANAP’ı desteklese de, taşınacak Azerbaycan doğalgazı Rusya’nın yerini doldurabilecek kapasiteye sahip değil. Aynı şekilde İsrail de AB’nin ihtiyacını karşılamaya yetersiz kalacak ilk etapta. AB’nin kısa vadedeki seçeneksizliği de Avusturya’yı yaz aylarında Rusya ile Güney Akım Boru Hattı projesini imzalamaya zorladı.
ABD’nin kaya gazı devriminin etkileri henüz tam bilinmezken, oyuna eklenen İsrail’in enerji dengelerini değiştirme potansiyeli Rusya’yı radikal düşünmeye itti. Geçtiğimiz sene İsrail ile yaptığı 20 yıllık LNG anlaşması ile Ortadoğu’da etkinliğinin azalmayacağının sinyalini verdi bile. Bu anlaşma ile Rusya, Doğu Akdeniz doğalgazında da söz sahibi olacağını ilan etti. Petrol fiyatları bu kadar düşmüşken, artık bunun etkilerini İran kara kara düşünsün.
Bir gerçek varsa o da Türkiye’nin mevcut boru hatlarına bağlanmanın, Avrupa pazarına ulaşmak isteyen İsrail için en ucuz alternatif olduğu. Sadece maliyet kriterine bakılsa, Türkiye ilk tercih olmalı. Ancak Türk firmalarının çabasına rağmen, Türkiye-İsrail ilişkilerinin bir türlü normalleşememesi bugüne kadar bir anlaşma yapılmasına engel oldu.
Ortadoğu gibi çalkantılı bir istikrarsızlık denizinde, (IŞ)İD tehlikesi ve komşularla ilgili bolca sorunla uğraşan, bölgedeki demokrasi örneği olarak kalmaya çalışan, artan eleştirilere ve tepkilere göğüs geren, uluslararası yalnızlığı tadan, ülke içinde de önemli sorunlarla boğuşan Türkiye ve İsrail’in onca benzer yönü, ortaklıktan kazanabilecekleri onca fayda var.
Her şeyi bir yana bırakıp sadece enerji odaklı olarak konuya bakılırsa, İsrail’in dünyaya en uygun fiyatla açılması lazım. Bunun için de ilk tercihi Türkiye olmalı. Türkiye’nin de enerji tedarik ağını çeşitlendirmesi gerekiyor. Bunu da İsrail sağlayabilir. Çünkü Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın da dikkat çektiği gibi Rusya ile Ukrayna arasındaki doğalgaz krizi geçtiğimiz hafta çözülmeseydi, Türkiye’nin Rusya’nın yerine koyabileceği başka bir alternatifi yoktu.
İki ülke siyasilerinin ilişkilerdeki bu çıkmazı kendi iç politik hesapları adına fazlasıyla kullanmış olması, her iki toplumda oluşan ve Pew’nun son araştırmasıyla da tescillenen olumsuz algıya bir de ikili ilişkileri düzeltmeye çalışan bir iç baskı unsurunun eksikliği eklenince Doğu Akdeniz enerji hattının ideolojiye yenik düştüğünü görüyoruz. İki ülke arasındaki ticaretin artıyor olması ise bu stratejik hattın kurulması için yeterli değil. Kadir Has Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Han’ın da dediği gibi, “İki ülkeyi evlilik kadar derin bağlarla bağlayacak böyle bir anlaşmaya ilişkilerin bugünkü durumunda ulaşmak pek olası değil.”
İsrail doğalgaz ihracatında bugünlerde LNG’ye ağırlık verse de, eninde sonunda boru hattıyla Avrupa’ya bağlanmak isteyecek. Bu durumda İsrail-Avrupa enerji köprüsü Türkiye olmazsa Güney Kıbrıs olacak. Ankara’yı oldukça rahatsız eden son tatbikatların da gösterdiği gibi Mısır’ın Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile yakınlaşmasının ötesinde, Türkiye ile ilişkileri bozulduğundan beri İsrail’in de bu iki ülke ile askeri ve güvenlik işbirliğini arttırdığı hesaba katılınca Güney Kıbrıs, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’deki oyunun dışına sürükleyebilecek bir seçenek.
İlişkiler normalleşmeden doğalgaz konusunda bir gelişme olmayacak, ancak Türkiye seçeneğinin halen masada durması bile ilişkilerin düzelebileceğini gösteren önemli bir işaret. İç politika kartı tükendiğinde ekonomi politikaya, ortak çıkarlar duygusal kararlara üstün gelecek. En nihayetinde ilişkiler normalleşmek için sadece doğru zamanı bekliyor.