Barack Obama parlamento ve senatoda çoğunluğu kaybetmiş bir ‘topal ördek’ olarak son iki yılını geçirmeye hazırlanıyor. Kaybedeceği hiçbir şeyi olmadığı için sürprizlere hazırlanalım. Ya Türkiye bu süreçten nasıl etkilenecek?
Hey gidi günler hey! 2008’in sonlarında dünyada bir devrim gerçekleşmiş ve dünya imparatorluğunun tahtına tarihte ilk kez ‘beyaz’ olmayan bir siyasi lider oturmuştu. Dünya şoktaydı ama ABD demokrasisine şapka çıkarıyordu. Barack Obama, onlarca yıl ezilen bir ırkın, küllerinden doğan güçlü bir lideri olarak ABD Başkanı seçiliyordu. Ve tahta oturmasından sadece 10 ay sonra İsveçliler ona Nobel Barış Ödülü’nü vererek mucizevî zaferi taçlandırıyordu adeta. “Nükleer silahların azaltılması ve dünya barışına katkılarından dolayı” aldığı bu ödül dünya Nobel tarihine, icraatlarından öte retoriği ile ödül almış bir lider olarak geçiriyordu Obama’yı. Bu da bir ilkti; belli ki Obama’ya iktidara gelme ödülü veriliyordu.
Güzel konuşuyordu, hepimizin gençlik düşüncelerimizin ıskalanmış dileklerini tekrar dünya gündemine koyuyordu. ABD karşıtı devrimci bir lideri yollarda ararken, bizzat ABD’li bir önderin yenilikçi, hatta devrimci sayılabilecek söylemlerini ağzımız açık ama umut dolu kalp atışlarımızla karşılıyorduk.
‘Yok öyle yağma; sağlık sigortasından yoksun her ABD vatandaşı artık sigortalı yapılacak devlet tarafından’ derken ülkenin zenginlerini çileden çıkarıyordu. “Ortadoğu artık benim önceliğim değil, Irak’tan da askerimi çekiyorum” diyor ve hayata da geçirmeyi başarıyordu. Sağlık sigortasını da her isteyen vatandaşa veren ilk ABD devlet başkanı olarak da tarihe geçiyordu. Lakin hayat gerçekleri hiç de söylemlerindeki gibi gelişmemeye başlıyordu. Ortadoğu’dan çıkmak istedikçe oranın batağına saplanmak zorunda kaldığını görüyordu.
Barack Obama, her türlü hayal kırıklığına rağmen 2012’de tekrar başkan seçilmeyi başarıyordu.
Asya-Pasifik’e önem verip Ortadoğu’yu yine göz ardı etmeye başladığı an Suriye, Irak ve IŞİD gerçeğiyle karşılaşıyordu. Irak’tan erken çıkmasının faturasını fazlasıyla ödemeye başlıyordu. Lakin mucizevî bir şekilde, ‘battı batacak’ denilen ABD ekonomisi toparlanıyor, işsizlik azalıyor, büyüme artmaya başlıyordu. Yine de Latinlerin, Asyalıların ve Afro Amerikalıların büyük desteğine rağmen son ara seçimlerde Demokratların bozguna uğramasına engel olamıyordu. Zira ona destek veren şehirli gençler ile kadınlar oy vermeye gitmemişlerdi. Dış politikada gösterdiği beceriksizlikler ve güçlü ABD imajının yerlerde sürüklenmesi, kararsız seçmeni kaybetmesine yol açıyordu.
Cumhuriyetçiler de gösterdikleri adayların profili için ideal Amerikalı resmi çizen; iş adamı, askere ve kiliseye yakın, sivil toplum örgütlerinde faal karakterleri başarıyla bulurken Demokratlar tarihi hezimete uğruyorlardı. Tabii ki, bu yenilginin en esaslı nedeni pek de su yüzüne çıkartılmasa da, ülkenin yarattığı artı değerin yüzde 95’inin yüzde 1’lik en zengin kesimin eline geçmeye devam ettiği gerçeğiydi. Thomas Piketty bunu dillendirerek meşhur olmamış mıydı, son büyük ses getiren ‘Kapital’ eserinde?
Ve Barack Obama parlamento ve senatoda çoğunluğu kaybetmiş, bir topal ördek olarak son iki yılını geçirmeye hazırlanıyor şimdi de.
Bu son döneminde kaybedeceği hiçbir şeyi olmayan bir canlı gibi bildiğini okuyabilir, Cumhuriyetçilere çarpışarak teslim olmayı yeğleyebilir. Veya daha pragmatik bir yöntem izleyerek onları ikna etmeye çalışarak günlerini geçirmeyi seçebilir. Göreceğiz…
Bu arada, Türkiye’deki kimi kesimlerin Cumhuriyetçilerin zaferinin Türkiye’nin yararına olacağı yanılsamasına kapılmaları da topal ördek hikâyesinin bir başka uzantısı olarak tezahür etmiş durumda. Cumhuriyetçilerin İsrail’e tarihi ve ideolojik saiklerle aşırı bağlı olduklarının gerçeğinden hareketle Türkiye’nin gittikçe sertleşen İsrail eleştirilerine tanık olunduğunda, bu arkadaşlara hayal kırıklığına uğramalarının pek muhtemel olduğunu söyleyebiliriz.
Kimisi Obama’yı gizli Marksist, kimisi dünya kurtarıcısı, kimisi elitist entelektüel, kimisi de hayal peşinde koşan sahte bir Don Kişot figürü olarak görmüş, algılamış olabilir.
Son gelinen noktada ise çok da düş kırıklığına uğratmış ‘topal ördek’e dönüşen bir fotoğraftan başka bir kare görülmüyor.
Bakalım önümüzdeki iki sene sonunda bizi şaşırtacak mı yoksa iyice suya mı gömülecek?