‘Ay Sultan’

Köşe Yazısı
17 Aralık 2014 Çarşamba

David OJALVO

 

Kurgusal veya belgelere dayalı… Biyografi okumayı severim. Her hayat, okurlarına yeni kapılar açar. Farklı zamanlar, öğretiler, mekânlar, duygular, olaylar ve tepkiler hem düşündürür hem de ruhu zenginleştirir. Gogol, Wittgenstein, Zweig, Jung, Çehov, Kafka, James Dean, Stephen King, Şakir Eczacıbaşı, Mina Urgan, Orhan Kemal’in yaşam öykülerini okumuş ve sevmiştim. Hafızamı yokladığımda iki kadın hükümdarın biyografik romanı aklıma geliyor. Biri Kleopatra, diğer ise Rus Çariçesi Katerina’ydı. Aralık’ın ilk haftasında ise çok özel bir çalışma elimdeydi… Katharine Branning’in ikinci eseri ‘Ay Sultan’.

İlk kitabı ‘Bir Çay Daha Lütfen’den hareketle Branning’in Selçuklu tarihine ve kültürel mirasına büyük ilgi duyduğunu biliyordum. Dolaysıyla romanın Anadolu Selçuklu Devleti’nin tarihinden bir kesit sunması beklenebilirdi. Bu noktada özel ve güzel olan, romanın biyografik yönü, Sultan Alaeddin Keykubad’ın ilk eşi Mahperi Sultan’ı anlatmasıydı. Zira yazarın da ifade ettiği gibi, Mahperi Sultan’dan günümüze kalan bilgi ve belgeler sınırlı. Onun Tokat’ta yaptırmış olduğu han ile başlıyordu yolculuk. Duvarların dili vardı ve söyleyecekleri bize Katharine Branning’in eşsiz, sihirli kalemiyle ulaştı. Alaeddin Keykubad’ın Kalonors/Alaiye’yi fethi, kalenin lideri Kyr Vart’ın antlaşma gereği kızı Meryem’i sultana eş olarak vermesiyle bu yolculuğa çıkıyoruz. Sultanın açık görüşlü yaklaşımıyla dinini yaşamakta özgür olan Meryem, ‘Ay Sultan’ anlamına gelen ‘Mahperi’ adını alır ve Selçukluların Konya’daki sarayına gelin gelir… Büyük aşkın üzerine kurulun evlilik, ne var ki kaderin ve yüreklerin nasırlanmış elleri arasındadır. Halı dokuyucusu Hanife Hanım’ın, mimar Lou Cantdou’nun dostluğu kadar, gözleri hırstan kör olmuş vezir Saadettin Köpek ile sultanın ikinci eşi Gaziye Hanım’ın ihtirasıyla da yüzleşecektir Mahperi… Oğlu Gıyasettin Keyhüsrev hayırlı bir evlat olmayacaktır; buna karşılık mimarlık, yapılar ve sanat eserleri onun mirasını temsil edecektir. Parlak zekâsına karşılık yüreği saf ve kırılgan kalacaktır Mahperi’nin, yaşamı fırtınalı seyredecektir. Celaleddin Rumi ve babası Baheddin Veled’i yakından tanıma ve onların öğretilerini benimseme şansına eriştiği kadar, Ermeni Kilikyası’nda esarete de düşecektir.

Türkçeden önce İngilizce dilinde yayınlanan ‘Ay Sultan’ Batı dünyasının İslam’ı ve Anadolu’daki açık görüşlülüğü tanımları açısından eşsiz bir fırsat… Romanı okurken hem İslamiyet’e hem de Anadolu’nun tarihine dair bilgilerim pekişti. Özellikle altını çizmemiz gereken başarıysa Katharine Branning’in Selçuklu mimarisi ve sanatı üzerine birikimini aktarması… Şimdi Konya’daki Selçuklu yapılarını, Kubadabad Sarayı’nı, Kayseri’yi, Tokat’taki hanı görmek için özel heyecanım var. Yaklaşık 700 sayfa uzunluğundaki eserin her sayfası böylelikle keyifle okunuyor. Metin akıcı, bölümler ferah…

Selçuklu tarihinin Osmanlı İmparatorluğu’nun gölgesinde kaldığını hissetmişimdir genelde ve bu açıdan da tarihin aydınlanan yüzü takdire şayan. Popüler tarih dizilerinin yanında roman, okurlara armağan…

Katharine Branning son yıllarında çayımızın güzelliğini tüm dünyaya tanıtmış, bizi bize sevdirmişti. ‘Ay Sultan’ demli çayın yanında okunmasını önerdiğim, yazarın 30 yıla dayalı Türkiye birikimini meyvesi zarif bir eser… ‘Bir Çay Daha Lütfen’ ile yaşadığım topraklarla bağımı güçlenmişti. Şimdi ‘Ay Sultan’ Anadolu topraklarındaki en güzel bereketin ‘insani değerler, hümanizm’ olduğunu engin bir kalple yansıtıyor…