Hamas İran’la nikâh mı tazeliyor?

Selin NASİ Köşe Yazısı
17 Aralık 2014 Çarşamba

İsrail Savunma Bakanı Moşe Ya’alon bir süredir dikkatleri başta Hamas Siyasi Büro Şefi Salih el Aruri olmak üzere, Türkiye’de barınan Hamas yetkililerine çekmeye çalışıyor. Ekim ayında, dönemin ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel’la görüşen Ya’alon, Hamas’ın biri Gazze biri de İstanbul olmak üzere iki karargahı olduğu iddiasında bulunmuştu.

26 Kasım’da Batı Şeria’da Hamas’a ait bir hücre evi ortaya çıkarıldı. Hatta hücre evinin Türkiye ile bağlantısı olduğundan yola çıkan İsrail hükümeti teröre destek verdiği gerekçesiyle Türkiye’ye yaptırım uygulanması için NATO’ya çağrı yaptı.

Son olarak Ya’alon hafta sonunda İsrail Savunma Kuvvetleri’ne (IDF) ziyaretinde bu iddialarını bir kez daha yineledi: “Gazze ve İstanbul’da bulunan Hamas şubelerinde Batı Şeria’ya yönelik terörist saldırı planları yapılıyor.”

İsrail konunun üzerine ısrarla gitmesi Hamas yönetimini harekete geçirmiş olacak ki, geçtiğimiz hafta örgütün siyasi büro üyesi Muhammed Nasr ve Dış İlişkiler Sorumlusu Usame Hamdan’ın da katılımıyla üst düzey bir heyet İran’a ziyarette bulundu. Görüşmelerin Hamas Siyasi Büro Şefi Halid Meşal’in İran’a gerçekleştirmesi beklenen ziyareti için zemin hazırlama amacı taşıdığı belirtiliyor.

Hamas ile İran’ın arası Suriye’deki krizin patlak vermesiyle açılmıştı. Esad’a karşı muhalifleri desteklemeyi seçen Hamas, merkezini Şam’dan Katar’a taşımıştı. Tercihini Türkiye, Mısır ve Katar’dan yana kullanan Hamas için Mısır’da Mursi Hükümeti’nin iktidarına son verilmesi dengeleri değiştirdi. Müslüman Kardeşler’in tasfiye edilerek terör örgütü listesine alınması ekonomik ve askeri alanda elini sıkıştırırken, Katar’ın Suudi Arabistan karşısında etkinliğinin azalması, Türkiye’ninse sahneyi Mısır’a kaptırması Hamas’ın giderek yalnızlaşmasına sebep oldu. Gazze Savaşı böylesi bir zeminde cereyan etmişti. Her ne kadar İslami Cihat bağı sebebiyle İran’ın bir eli Gazze’nin üzerinde olmuş olsa da, Hamas’ın İran’a yaklaşacağı bekleniyordu. Özellikle de hem diplomatik hem de lojistik destek ihtiyacı düşünülürse...

Nitekim heyetle görüşen İran İslami Danışma Meclisi Başkanı Ali Larijani toplantı ardından yaptığı açıklamada “Bugün Gazze’deki savaşçıların kendi silah ihtiyaçlarını karşılayacak imkanlara sahipler. Ama bir zamanlar, silah üretme teknolojisine ihtiyaçları vardı ve biz onlara bunu sağladık” dedi.

Buradan geçtiğimiz pazar günü örgütün 27. kuruluş yıldönümü adına Gazze’de gerçekleştirilen askeri geçit törenine gidelim. Soğuk Savaş’ı andıran kutlamalarda, silahlarını kuşanmış Kassam Tugayları, uzun menzilli füzeleri taşıyan araçlar ile gövde gösterisi yaptı.  Hatta gösterinin bir parçası olarak insansız hava aracı (drone) uçurulması -her ne kadar İsrail hava sahasını ihlal etmemiş olsa da- savunma birimlerini alarma geçirdi.

İlginçtir... İran geçmişi 1980’lere dayanan en güçlü insansız hava aracı geliştirme programlarından birine sahip. Sadece Nisan 2013’te dört yeni model üretti: Azem-2, Mohajer B, Hazem 3 ve Sarir H110.  Çok geçmeden ardından ‘radara yakalanmayan’, manevra gücü yüksek, Hamaseh hava aracını tanıttı. İran’ın bu teknolojileri başka devletlerle veya güçlerle kullanmaktan kaçınmadığını söylemeye lüzum yok. Kaynaklar Hizbullah, Hamas, Suriye, Sudan ve hatta Meksika ile Venezüella’ya da bu konuda destek verildiğini belirtiyor.(1)

Şimdi bir başka fotoğrafa bakalım. Geçtiğimiz hafta İsrail uçaklarının Suriye’de bazı hedefleri bombaladığı iddiaları gündeme geldi. Ancak İsrail yetkilileri konuya ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. Vurulan hedeflerde Hizbullah’a (Lübnan) gönderilmek üzere bekleyen İran yapımı füzeler olduğu söyleniyor. Hatta hedeflerin imhasını Suriye’deki kaotik ortamdan istifade, olası bir silah kaçaklığına karşı önleyici tedbir olarak niteleyen yorumlar da mevcut.

Çok taraflı ve çok katmanlı bir satranç oyununa dönüşen Ortadoğu’daki etkinlik mücadelesi, ortak çözümler üzerinde uzlaşmayı zorlaştırıyor. İşbirliği konu bazlı ortaklıklar üzerinden yürürken, bir elin yaptığını, diğer el arkadan bozabiliyor.

ABD, IŞİD’e karşı mücadelede desteğine ihtiyaç duyulan İran’ı oyunun içinde tutma gayretinde. Nükleer müzakerelerin sürüncemede kalmasının iplerin kopmasına tercih edilme sebebi de bundan. Ama İran hala bildiğimiz İran. Bölgede IŞİD’in varlığı nasıl tuhaf ittifaklar yaratıyorsa, İsrail karşıtlığı da bir o kadar prim yapıyor.

Baskılar sonucu Türkiye’deki yeri sallantıya girmesi durumunda kendini garantiye almak isteyen Hamas’ın, İran’la bağları tamir etme yoluna gittiğini görüyoruz. İsrail ise güvenlik zaafını kendi yöntemleriyle aşmaya çalışıyor. Yaklaşan seçimlerle sağın yükselmesi durumunda Filistin sorununa bakış da sertleşecektir. Hamas’ın İran’la tazelediği nikâh ise Gazze ve hatta Batı Şeria’da yeni çatışmalara gebedir. Türkiye’nin bu denklemde üstlendiği koruyucu ve kollayıcı tavrında ısrar etmesi ise üzerine düşünülmesi gereken bir başka konu elbette...

 

(1) İlgili kaynaktan detaylara ulaşabilirsiniz. ‘Iranian Drones May Soon Fly Over Mexican Skies?’ The National Interest (Aralık 11, 2014) http://nationalinterest.org/blog/the-buzz/iranian-drones-may-soon-fly-over-mexican -skies-11842?page=2