“Vayhi Yaakov beerets Mitsrayim şeva esre şana – Yaakov Mısır topraklarında on yedi sene yaşadı.” (47/28)
Bereşit kitabını nihayete erdiren ve Şemot kitabı ile bağlantı kuran bu hafta okuduğumuz Vayhi peraşası yukarıdaki cümle ile başlar. Bilgeler ‘yaşadı’ anlamına gelen ‘vayhi’ sözcüğünün nümerik değerinin otuz dört olduğunu öğretir. Bu rakam aslında Yaakov’un hakikaten yaşam bulduğu otuz dört yıla gönderme yapar. Bu yıllar Yosef ile geçirdiği ilk on yedi yıl ve ölmeden önce yine Yosef ile geçirdiği son on yedi yıldır. Midraş Baal Aturim daha iddialı bir açıklama yapar ve Yaakov’un hayatının Mısır’da geçen son on yedi yılının hayatının en güzel yılları olduğunu söyler. Bu yıllar bereket, iyilik ve barış doludur. Hâlbuki geriye kalan yüz otuz yıl acı ve sıkıntılarla geçmiştir.
1789 ile 1866 yılları arasında yaşamış olan Lubavitch’li Rabi Menahem Mendel küçük iken gittiği yeşivada öğretmeninin Baal Aturim’e göre yaptığı bu açıklamayı hayretle dinler ve bunu zamanın en büyük bilginlerinden biri olan büyükbabası Liadi’li Rabi Schneur Zalman’a sorar. Aslında sorusu son derece mantıklı ve gerçekçidir. “Atalar içinde en önemlisi olan Yaakov nasıl en güzel yıllarını putperest olan Mısır ülkesinde geçirebilir?”
Rabi Zalman torununa yine Tora’dan bir pasukla karşılık verir: Bereşit 46/28’de Yaakov’un Mısır ülkesine gelmeden önce Yeuda’yı bir öncü olarak Goşen eyaletine gönderdiği yazılıdır. Midraş Yaakov’u bu hareketinin amacının Goşen’de Yaakov ve çocuklarıyla birlikte öğrenebilecekleri bir ‘öğrenim evi’ kurmak olduğunu öğretir. Rabi devam eder: “bir kişi devamlı olarak Tora öğrenip kendini Tanrı’ya yakınlaştırırsa herhangi bir yerde bile hayatının en güzel günlerini yaşayabilir. Bu da onun için gerçek bir yaşam olur.”
Rabi Schneur Zalman’ın bu öğretisi bir Yahudi’nin yaşamı hakkında çok ciddi ipuçları vermektedir. Mısır sürgünü ile diasporayı tadan Yahudiler artık yaşamlarının değişmez bir parçası olan ‘sürgün’ psikolojisi ile yaşamayı yüzyıllar içinde öğrenmişlerdir. Sadece yetmiş yıl süren Babil sürgününde ayakta kalmayı başaran toplum bir anlamda kendini çok daha uzun süren ve daha sonlanmamış olan Roma sürgününe hazırlamıştır. Yirmi yüzyıla yaklaşan bu acımasız sürgün beraberinde Yahudi toplumuna yıkımı, toplu katliamları, pogromları, Engizisyon’u ve nihayet de Holokost’u getirmiş toplum yok olmamak için azami bir mücadele vermiştir. Bu güne kadar ayakta kalmayı başaran Yahudiler bunu öğrendikleri Tora ile yakınlaştıkları Tanrı’nın lütfuna borçludurlar. Tora öğrenimi devam ettikçe toplum Tanrı’ya yakınlaşmış ve toplum yok olmadan yaşamayı başarmıştır.
Şimdi ise Yahudi toplumu çok daha büyük bir tehlikenin eşiğindedir. Sifri’ye göre özümlenmenin yedi aşamasının ilki Tora öğrenimini bırakmaktır. Yahudiler bu gün Tora öğrenimine gerektiği önemi vermeyen bir toplum haline gelmişlerdir. Bu uzaklaşma Tanrı ile olan iletişimin zayıflamasına neden olmakta ve içinde bulunduğumuz sürgün başka kültürlere adapte olmuş bireylerin giderek fazlalaştığı bir toplumun ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu adaptasyon aslında binyıllardır Yahudileri hayata bağlayan ana damarın kesilmesi anlamındadır. Bu durdurulmadığı durumda gelecek bu haftaki Stuma yani kapalı peraşanın anlatmaya çalıştığı gibi karanlık ve belirsiz olacaktır.
En karanlık zaman tan ağarmasından hemen önceki zamandır deyişi peraşadaki bir Midraş ile bağlantılı olarak kalpleri aydınlatmaya devam etmektedir. Yaakov ölüm döşeğinde çocuklarına bazı sırları açıklamak ve onları kutsamak isterken Şehina’nın kendisinden uzaklaştığını hisseder. Çocuklarına herhangi birinin bir yanlışı olup olmadığını korkuyla sorar. Çocukları hem babalarını hem de ilkesel olarak gelecek nesilleri rahatlatan ve Tanrısal ışığa dönmelerini sağlayan o eşsiz cümleyi söylerler:
“Şema Yisrael! Ad… E.loenu Ad… Ehad.”
Yaakov bunun üzerine rahatlar, “Baruh şem kevod malhuto leolam vaed” diye yanıt verir ve çocuklarını kutsal kılar.
“Şema Yisrael! Ad… E.loenu Ad… Ehad.”
Yahudiliğin temeli, Tanrısal ışıkla olan bağın devamlı kaynağı. Tek Tanrı inancının, başka tanrı olmayacağının ve Yahudilerin yanlış yapsalar bile en son anda dönecekleri tek istikametin belirleyici cümlesi. Bu cümle gelecek nesillere aktarıldığında en karanlık anları bile aydınlatacak meşale olmaya devam edecektir.