“Vayomer el amo, ine am bene Yisrael rav veatsum mimenu. Ava nithakema lo … - Halkına dedi ki işte İsrailoğulları bizden kalabalık ve güçlüdür. Gelin onlara karşı kurnazca hareket edelim…” (Şemot 1/9)
Yukarıda okuduğumuz cümleler Paro’nun kendi ‘Yahudi Sorunu’nu çözebilmek için ürettiği bir çare olarak görülmekte ancak çok da açık belirtilmemektedir. Belki onların çoğalmalarını engelleyecek bir formül arayışındadır, belki de onları hepten yok edecek bir yol istemektedir. Belki onları köleleştirip onlardan maksimum düzeyde fayda sağlamayı ve ileride sözünü ettiği gibi meçhul bir düşmanla birleşmelerini engellemek niyetindedir. Eski çağlardaki Yahudi olmayan Septuagnita ve Vulgate gibi çevirmenler Mısırlıların İsrailoğulları’ndan korkmalarının nedenini açıklayan pasuğu “bizden çok kalabalık ve güçlüler” şeklinde çevirirler ki bu asıl anlamdan uzaktır. Çünkü Mısır krallığında yaşayan İbraniler hiçbir zaman Mısırlılardan sayıca daha kalabalık olmamışlardır. Buber, Mendelssohn, Hirsch gibi son zamanların Yahudi çevirmenleri bu cümleyi asıl anlamamız gereken şekilde çevirirler. “İsrailoğulları bizler için çok kalabalık ve güçlüdürler.” Kısacası Bene Yisrael Mısır’da yerli halkın baş edemeyeceği kadar kalabalık ve güçlüdürler. Ancak açıklayıcıların anlamakta zorlandıkları bu cümleyi izleyen cümlelerdir. Paro onlara karşı “akıllıca, zekice veya kurnazca” hareket etmekten söz etmektedir ki bu bir azınlığı kontrol edebilmek için garip bir yöntemdir. Zor kullanarak, savaşarak en azından sindirerek bile onları kontrol altına mümkün iken neden Paro bu yolu tercih etmektedir?
Rambam bu konuyu şöyle irdeler: Firavun ve onun destekleyicileri için Bene Yisrael’i kılıçla yok etmek mümkün ve akılcı değildir. Bunun ilk akla gelen üç nedeni vardır: İlki, Bene Yisrael asla Paro veya Mısır halkına ihanet etmemişlerdir. İhanet ve düşmanlık olmadan böyle bir karar vermek krallık otoritesini sarsmak anlamına gelecektir. Etraftaki krallıklar böyle bir kararı sorgulayacak ve Mısır krallığı prestij kaybedecektir. En zalim krallık bile bir yargı kararı olmadan böyle bir kıyıma girmeyecektir. İkincisi kendi halkına danışmadan böyle bir kararı alması mümkün değildir. Mısır halkı komşularından şikâyetçi değildir. Tam tersine onlarla birlikte yaşamaktan hoşnuttur. Bu konuda Paro destek bulamayacaktır. Üçüncüsü ise Bene Yisrael kuzular gibi ölüme gidecek kadar çaresiz değillerdir. Onlar güçlü ve kalabalıktır ve icabında Paro’nun güçleri ile savaşacak kendilerini savunacak kuvvetleri vardır.
Bu yüzden Paro önce onları zayıflatmak yoluna gider. Vergilerle ekonomik olarak güçten düşürür. Bu onlara köleliği getirir. Sürekli olarak onları çalışmayan ve tembel köleler olarak tanıtır ve halkını kendi yanına çekmeye çalışır. Hatta o kadar inandırıcı olur ki Moşe Ve Aaron’un ilk ziyaretleri sonrasında Bene Yisrael, Aaron ve Moşe’ye karşı gelir “ellerine bizi öldürmek için kılıç verdiniz” diyecek kadar ileri giderler.
Daha sonra ebeler yolu ile geleceklerini silmeye çalışır. Bunda başarılı olamayınca halk iradesini de yanına alarak evlerden bile İbrani çocuklarını toplama ve yok etme çabasına girişir. Bu noktada halk artık Paro’nun yanındadır. İbrani evlerini bir bir dolaşarak Nil nehrine atabilmek için çocukları bizzat Mısır halkı aramaya başlar. Artık ‘iyi komşuluk’ tarihe gömülmüştür. Halk liderin yanındadır ve onun arzularını harfiyen yerine getirmeye kararlıdır.
Tarih tekerrür eder ve etmiştir de. Yahudiler nerede bulunursa bulunsun zaman içinde bu durumlarla karşılaşmışlardır. Öncelikle tarihten gelen ‘iyi komşuluk ilişkilerinin’ onları koruyacağına inanmışlardır. Bu hiçbir zaman işe yaramamıştır. Bazen ‘gerekli ve katkı sağlayan bir halk’ oldukları inancına kapılmışlardır ki bu doğru bir saptama olsa bile bundan vaz geçmeleri hiç de zor olmamıştır. Bazen de uzun yıllar süren ‘birliktelik ve kader birliği’ bir zarar gelmeyeceği konusunda ilham vermiştir ama bu da onlara yardımcı olmamıştır. Paro her zaman halkını etkileyecek yöntemi bulabilmiştir.
Şimdi bu durumda Bene Yisrael ne yapmalı ve nasıl davranmalıdır. Bunu Tanrı Tora’nın satırlarında açık ve net bir şekilde belirtmektedir. “Kemaase erets Mitsrayim aşer yeşavtem ba lo taasu uhmaase erets Kenaan aşer ani mevi ethem şama lo taasu uvhukoteem lo telehu. Et mişpatay taasu veet hukotay tişmeru lalehet baem ani Ad.. E.loehem – Orada oturduğunuz Mısır ülkesinin yaptıkları gereğince yapmayınız. Sizleri getirmekte olduğum Kenaan ülkesinin yaptıkları gereğince de yapmayınız ve kurallarınca yürümeyiniz. Yargımca yapınız ve yürümek için kurallarımca gidiniz ve Tanrı’nız Aşem’im.” (Vayikra 18/ 3 – 4)
Burada bir konuya da açıklık getirmek gerekir. Doğal olarak Tora’da Mısır ülkesi ve Kenaan ülkesinden söz edilmektedir. Ancak bu temel kural tarih boyunca bulunduğumuz her yer için geçerlidir. Biz ancak biz olduğumuz zaman güvende oluruz.