Bir hahamla bir imam

Pazar günü Place de la Republique’te yürüyüşe katılan binlerce kişiden ne siyasetçileri, ne de protokol dolayısıyla yerlerini alanları anımsayacağım. Aklımda kalacak olan tek görüntü kol kola girmiş bir haham ve bir imam. Hahamın elindeki küçük pankartta, ‘Yahudi’yim ve Müslümanlara saygılıyım’; imamın pankartında ise, ‘Müslüman’ım ve Yahudilere saygılıyım’ yazıyordu.

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
14 Ocak 2015 Çarşamba

Hafta sonu Paris’te yaşanan terör saldırılarından tahmin edemeyeceğim kadar etkilendim. İki gün boyunca Fransız TV kanallarının önünde çakıldım, kaldım. Charlie Hebdo baskını ağır bir darbe oldu. Ancak artçı bir şokun yaşanacağı kaçınılmazdı. Neden derseniz, aslında elle tutulur bir açıklaması yok. Tarih bunu hissettirir.

Puslu havayı dağıtmak için zihnimde bir sürü hikâye sıraladım. Ama elim bir türlü havadan sudan yazmaya gitmedi. Olaylara odaklanmış düşünüp duruyorum. Yıllar öncesinde bir cenaze çıkışında dalgın dalgın yürüdüğümü gören bir arkadaşım yaslı aile ile olduğun sürece acılarına ortak ol, onlarla üzül. Ama dışarı çıktığında dış dünyaya geri dön, üzüntüyü yanında taşıma demişti. Çok doğru bir yorumdu. Daha sonraları yaşadığım olaylarda duygusallığımı mümkün olduğunca kısıtlı boyutlarda tutmaya çalıştım. Ancak durum çok farklı… Geniş perspektife baktığınızda ilk endişeniz, gelecek korkusu. Kendiniz için değilse de gençlere yönelik bir tedirginlik söz konusu. Bugün yerkürede ‘güvenli’ diyebileceğiniz neresi var?

***

Charlie Hebdo’nun ofisinde yapılan terör saldırısı sonrasında, öldürülen karikatürcülerin çizimleri ekrana yansıtıldı. Her biri inanılmaz bir zekânın ürünüydü. İnsan beyni bu kadar çok ayrıntıyı bir kalem ucuyla bir kâğıda nasıl dökebiliyordu? Öte yanda demokrasinin tanımı sonsuzluğa kadar mı gidiyordu ölen çizerler için? Belki de özgürce çizmek zaten görevleriydi. Ne yazık ki, özgürlüğün bedelini ağır ödediler.

Cuma öğleden sonra kaşer mamul satan bir markete giren teröristler, dükkânda bulunanları rehin aldılar. Nefes kesen bir operasyon sonrası, saldırganlardan biri yakalandı, dört rehine öldü, on ikisi de kurtarıldı.

İlginçtir, Fransa’da daha önceleri vuku bulan antisemit olaylarda, polisin birçok kez görmezliğe geldiği bilinen bir gerçektir…

Paris Büyük Sinagogu, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk kez o gün bir Şabat (Cuma) gecesi güvenlik nedeniyle kapılarını kapattı.

***

Pazar günü Place de la Republique’te yürüyüşe katılan binlerce kişiden ne siyasetçileri, ne de protokol dolayısıyla yerlerini alanları anımsayacağım. Aklımda kalacak olan tek görüntü kol kola girmiş bir haham ve bir imam. Hahamın elindeki küçük pankartta, ‘Yahudi’yim ve Müslümanlara saygılıyım’; imamın pankartında ise, ‘Müslüman’ım ve Yahudilere saygılıyım’ yazıyordu.

Gerçi o gün ‘din’ söz konusu değildi. Yürüyüşe katılan sade vatandaşlar, ‘ifade özgürlüğü Fransa’nın en büyük değerlerinden biridir; onun için buradayız’ dediler.

Aynı gün Büyük Sinagog’da yapılan törende Fransız Yahudileri, Fransız kimliklerinin ön sırada geldiğini vurguladılar.

Yağmur oluk oluk akıyor. Paris’teki kir İstanbul’da mı temizlenecek? Neden olmasın; herkes artık aynı gemide…