Sanılanın aksine III. Dünya Savaşı, Rusya ile ABD veya soğuk savaş terimiyle NATO ile Varşova Paktı arasında gerçekleşmeyecek. III. Dünya Savaşı bugün, hali hazırda başlamış durumda. Ve maalesef demokrasiyi ve özgürlükleri amaç edinmiş özellikle Batı Avrupa ülkeleri, şu an içinde bulunduğu strateji yoksunluğu içinde devam ederse, terörizmin yaygınlaşmasını durduramayarak bu savaşı kaybetmeye mahkûmdur.
2014 yılının sonunda Avustralya’da bir kafedekilerin rehin alınmasıyla başlayan, daha sonra Pakistan’da çoğu öğrenci 145 kişinin ölümüyle sonuçlanan terör dalgası, yeni yılın ilk günlerinde Fransa’yı da vurdu. Geçen hafta Paris’te Charlie Hebdo dergisine, ardından bir kaşer markete yapılan saldırı ve yaşanan ölümler karşısında tüm dünya, 11 Eylül 2001 saldırılarından tam 14 sene sonra, yeniden Batı ülkelerini hedef alan teröre odaklandı.
II. Dünya Savaşı’ndan sonra uygar dünya konvansiyonel olarak topyekûn savaştan kaçınırken, konvansiyonel savaşlara girmeyen veya giremeyen bazı ülkeler terörizm yoluyla diğer ülkelere baskı yapmayı tercih ettiler. Birçok ülke terörist grupları kendilerine paravan olarak kullanırken, terör gruplarını lanetlemekten de geri kalmadılar. Diğer yandan hali hazırda kimin terörist olup olmadığı konusunda bile bir fikir birliği sağlanamazken, terörist gruplar bir şekilde medeniyete karşı olan savaşlarını sürdürüyorlar.
Son 14 senede İslam’ı kullanarak prim yapan El Kaide bağlantılı terörist örgütler gün geçtikçe güç kazanıyor. ABD’nin Afganistan’ı işgal etmesi, Bin Ladin’i canlı yayında ortadan kaldırması, Irak’ı işgal etmesi giderek güçlenen uluslararası terörizmi ortadan kaldırmaya yetmedi, yetemez de.
Günümüzde süregelen bu terörist saldırlar, toplumları tedirgin eder, korkuya ve endişeye sürüklerken, sistematik bir şekilde bu saldırıları düzenleyen örgüt ve/ya örgütler amaçlarına ulaşırlarken, konvansiyonel yollarla hiçbir zaman başaramayacakları kadar çok zarar vermekteler.
Neticede ortada adı konulmasa da devam eden yıkıcı bir savaş var. Terörizm, alışılmış savaşlardan çok farklı. Bu sebeple bu örgütlerin karşısında duran uygar dünya şaşkın ve tam anlamıyla savaşmaya hazır değil.
Sanılanın aksine III. Dünya Savaşı, Rusya ile ABD veya soğuk savaş terimiyle NATO ile Varşova Paktı arasında gerçekleşmeyecek. III. Dünya Savaşı bugün, hali hazırda başlamış durumda. Ve maalesef demokrasiyi ve özgürlükleri amaç edinmiş özellikle Batı Avrupa ülkeleri, şu an içinde bulunduğu strateji yoksunluğu içinde devam ederse, terörizmin yaygınlaşmasını durduramayarak bu savaşı kaybetmeye mahkûmdur.
Bırakın yaygınlaşmasını engellemeyi, terörizmin uluslararası bir fikir birliği dahilinde tanımının bile yapılamadığı bir dönemde kimin terörist olduğuna kim, nasıl karar verecek? Buna karşı nasıl bir savaş verilecek?
PKK ve Hamas’ı terör örgütü sınıfına sokmayan Avrupa, siyasi açıdan özellikle Hamas’a aşırı derecede benzeyen El Kaide’yi nasıl ayrıştıracak ve terör sınıfı kapsamına sokacak?
Artık Avrupa’da siyasiler aldıkları kararlarda sadece kamuoyu baskısını değil ister istemez terör baskısının ağırlığını da hissedecekler. Belki de hali hazırda alınmış olunan bazı kararlar öngörülen bir terör dalgasının etkisiyle alınmış olabilir. İstenildiği kadar inanç özgürlüğü, fikir özgürlüğü ve bir takım diğer özgürlüklerden bahsedilsin, artık Avrupa eski özgürlüğünü tekrar kazanabilmek için yeni bir savaş vermek zorunda.
İslam’ı kullanarak terör yapan örgütlerin hepsinin aynı noktadan beslendiğine dair kimsenin elinde somut bir kanıt yok. Bu bağlamda Hamas ile IŞİD’i veya El Kaide’yi ilişkilendirmek şu aşamada pek de akla yatkın değil. Ancak Hamas’ın da, IŞİD’in de, El Kaide’nin de dini kendi davalarına alet ederek eylem yaptığı ve hedeflerinin benzer olduğunu kimse inkâr edemez.
Her şeye rağmen, geçen hafta Paris’te yaşanan olayların korkunçluğuna rağmen, halen terörizmin imkânları sınırlı. Nükleer, biyolojik ve kimyasal silahların terör örgütlerinin eline geçmesi halinde bunun tüm dünya ülkeleri için oluşturacağı tehdit ve yaratacağı etkiyi düşünmek dahi ürkütücü