Milli takım teknik direktörleri, kaptanları ve France Football dergisi editörlerinin oylarıyla geleneksel olarak belirlenen yılın futbolcusu, yılın teknik direktörü, yılın golü ve yılın takımı ödülleri sahiplerini buldu. Cristiano Ronaldo üst üste ikinci, toplamda ise üçüncü kez yılın futbolcusu seçilerek Altın Top ödülüne layık görüldü. Geride kalan yıla baktığımızda Dünya Kupası’nda Portekiz Milli Takımı formasıyla ortaya koyduğu vasat performans bir yana, olağanüstü bir sezon geçirdi Ronaldo... Şampiyonlar Ligi ve Kral Kupası şampiyonlukları yaşadığı Real Madrid ile geçen sezon elde ettiği başarılara rağmen, her zamanki hırslı yapısıyla ‘Daha çok çalışıp, daha iyi olmak istiyorum’ diyen Ronaldo’nun azmini takdir etmek şart... Diğer adaylardan; Manuel Neuer de özellikle Almanya Milli Takımı’yla harika bir Dünya Kupası geçirmiş ve yaptığı başarılı kurtarışlarla takımının 24 yıllık kupa hasretine son vermesine yardımcı olmuştu... Messi ise; Barcelona ile iyi bir sezon geçirdikten sonra Arjantin Milli Takımı’yla Dünya Kupası’nda final oynamış ancak kaybeden tarafta yer almıştı...
Üç isim arasında; Ronaldo’nun ödülü kazanması, kanımca adil bir seçim oldu... Lakin bana kalırsa; yılın teknik direktörü oylamasında Diego Simeone’nin hakkı yendi... Barcelona ve Real Madrid gibi dev takımların arasından sıyrılarak Atletico Madrid ile La Liga şampiyonu olan, takımına Şampiyonlar Ligi finali oynatan Simeone, bu ödülü yılın teknik direktörü seçilen Joachim Löw’den daha çok hak etmişti... Ne var ki; bu tip ödüller dağıtılırken bazı dengeler de gözetiliyor... Yani; Dünya Kupası kazanmış Almanya’yı bu prestijli gala gecesinden ödülsüz uğurlamak futbol kamuoyunda fazlasıyla tartışılabilir ve FIFA’nın yoğun bir şekilde eleştirilmesine yol açabilirdi... Dolayısıyla Löw’ün aldığı ödül; FIFA’nın bir denge politikasının neticesi...
Yılın teknik direktörü oylamasında olduğu gibi yılın takımı seçilirken de bazılarının hakları yenmiş gibi görünüyor... Brezilya Milli Takımı’yla felâket bir Dünya Kupası performansı ortaya koyan Thiago Silva ve David Luiz’in, yanı sıra Barcelona ile kendi kapasitesinin altında bir sezon geçiren Iniesta’nın yılın takımında yer almaları akıl alır gibi değil... Atletico Madrid ile muhteşem bir sezon geçiren ve kariyerinin en iyi yılını geride bırakan Diego Godin’in yılın takımında yer almayışı kelimenin tam anlamıyla bir fiyasko... Bunun yanı sıra geçtiğimiz sezon attığı gollerle Manchester City’nin İngiltere’de Premier Lig şampiyonluğuna ulaşmasına ciddi katkı yapan Yaya Toure de yılın takımında kendisine yer bulamadı... Hakeza; iyi bir Dünya Kupası geçiren Thomas Müller de yılın 11’ine giremedi... Dahası; geçen yıl taraflı-tarafsız birçok futbolseverin gönlünde yer edinen Atletico Madrid, yılın takımına oyuncu sokmayı başaramadı...
Şu bir gerçek ki; futbol dünyasının en prestijli ödül gecesinde Atletico Madrid’in hakkı yendi... Son yılların en büyük futbol mucizesine imza atan; oyuncusuyla, teknik direktörüyle ve düzeniyle geçtiğimiz sezona damgasını vuran Atletico Madrid plaket dahi alamadan geceden ayrıldı... FIFA’dan takdir toplayamadılar belki ama gönüllerin şampiyonu onlar...