“Küba’dan doktor ithal edelim”

Sami AJİ Köşe Yazısı
25 Şubat 2015 Çarşamba

Sayın Cumhurbaşkanımız en son Latin Amerika gezisinden dönerken, sorulan sual üzerine şöyle bir beyanatta bulundu1: “(Kübalılar) sağlıkta ileriler. Sanırım 60- 70 bin doktorları ülke dışında. Dönüşte sağlık Bakanımız ile görüşeceğim. Doktor sıkıntımız var, gerekirse oradan doktor ithal edelim. Gelsinler bizde çalışsınlar. Madem iyiler bize de faydası olsun.”

Bu haberi okuyunca, emin olun şaşırdım. Çünkü Küba dendiği zaman gözümün önüne gelen resim, bazı spor dallarında çok ileri gitmekle beraber, fakir bir ülkenin tablosu idi. Yıllardan beri komünist bir rejim altında sıkıntılar çeken, özellikle Sovyet yardımları kesildikten sonra adeta sefalete düşen bir ülke idi Küba. Hele son yıllara kadar, her türlü riski göz önüne alarak ABD’ye kaçmaya çalışan bir toplum görüntüsü arz ediyordu.

Küba’ya turist olarak giden arkadaşların genel kanaati de bu yönde idi. Güzel bir ülke ama fakir bir halk.

Peki, bu doktor bolluğu nereden geliyordu? Bol olan sadece doktorlar mı idi? Yoksa diğer başka ilim dallarında sivrilmiş ve dünyaya yayılmış ilim adamları var mı idi? Ünlü sporcuları nasıl yetişiyor?

Gerçekten merak ettim ve Küba’nın eğitim altyapısına ve politikasına bir göz atayım dedim. Sizin için özetlemeye çalışacağım ve her zaman olduğu gibi yorumlarınıza açığım.

Artık efsanevi olarak nitelediğimiz, Başkan Fidel Castro, iktidarı ele geçirdikten sonra, Karl Marx’ın görüş ve prensiplerini tatbik etmeye başlamış. Tüm eğitim kurumlarını, hastaneleri ve her türlü üretim ve ticari faaliyetlerini devletleştirmiş.

Bugün Küba’da eğitim ücretsiz. İlkokuldan üniversite sonuna kadar talebelerin her türlü masrafları, kitap- kırtasiye, kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri, üniformaları ve servisler dahil olmak üzere tamamı devlet tarafından karşılanıyor.

İlk ve orta öğretimde sınıf başına talebe sayısı azami 25 ile sınırlanmış. Lise eğitimine geçildiğinde bu rakam on beşe düşüyor.

Okulların çoğunda derslere sabah 6.30 başlanıyor ve takriben çocuklar orada 12 saat kalıyorlar.

Herhangi bir sebepten dolayı bir çocuk okula gidemeyecek durumda ise, eğitimini evde sürdürmesini temin edecek öğretmenler yine devlet tarafından bu gibi çocuklara tahsis ediliyor.

Öğretim süresi boyunca talebelere, Marxist prensiplerin ışığı altında “toplumun gelişmesi ve genel anlamda refahını arttırmak ve yaşam şartlarını eşit olarak iyileştirmek” için çok çalışmanın gereği ve erdemi anlatılmaya çalışılıyor.

Yine bu eğitim ve öğretim süresi zarfında, spora ve -ilginçtir- dansa2 çok önem verilmekte ve çocuklar yeteneklerine göre ayrı ayrı tesislere gönderilmekteler. Spor ihtisas okullarının büyük çoğunluğu Küba’nın açığındaki bir adada yer almış; çocuklar ve gençler bu mekteplerde yatılı kalmaktalar. Ve en gözde sporlardan biri hangisi sizce? Tahmin için zorlanmayın: BOKS3.

Ancak diğer dallarda da Küba’nın başarılarını çoğumuz TV’den izliyoruz: atletizm, basket, voleybolda her zaman ön sıralarda yer alıyorlar4.

Böylesine bir sistemin başarısı için ancak devlet bütçesinin çok önemli bir kısmının eğitim için ayrılması gerektirdiği de açıktır.  Ama değiyor. Alınan sonuçlar gerçekten hayret verici:

Küba’da okuma yazma bilmeyen yok. (UNESCO bu hususu teyit ediyor.)

Bir düşünün; 11 milyon kişilik nüfusa sahip bir ülkede, 47 üniversite var ve bunların on altısı (yakında 23 olacakmış) tıp fakültesi. Sayıdan öte verilen eğitimin kalitesi herkesi imrendiriyor. Nitekim 2014 yılının temmuzunda, Küba’yı ziyaret eden Dünya Sağlık Örgütü Genel Sekreteri Margaret Chan, hayranlığını şu sözlerle belirtmişti: “Küba araştırma ve geliştirmeye dayanan genel sağlık sistemine sahip tek ülkedir… Takip edilmesi gereken yol da budur… Tüm dünya milletlerinin aynı yolu takip edeceği umudunu taşıyorum.”

Bu sözleri adeta teyit etmek üzere, 2014 yılında 67. Dünya Sağlık Asamblesi, Küba’da tertiplenmişti.

Nihayet sistemin ekonomiye de müspet bir şekilde yansıdığını görmekteyiz. Küba özellikle Sovyetlerin dağılmasından sonra, oradan aldıkları yardımın kesilmesiyle, sıkıntılar yaşamaya başlamışlardı. Üstüne gelen ABD ambargosu da refah seviyelerine çok önemli darbeler vurmuştu. Tüm bu olumsuzluklara rağmen özellikle son 4-5 yılda yaptıkları yeniliklerle, fert başına milli hasılalarının 13 bin dolara yaklaştığı belirtilmektedir.

Özetle, Küba’daki son gelişmeler, insana yapılan ve yapılacak yatırımların, bir ülkenin geleceğini garanti altına almanın en önemli yolu olduğunu bir daha gözler önüne sermektedir. Bu yatırımların hedefi, açık fikirli, meraklı, araştırıcı, yaratıcı ve yeniliğe açık gençler yetiştirmek olmalıdır. Ünlü Japon fizik alimi Michio Kaku’nun dediği gibi, “Günümüzde en geçerli sermaye beyinsel olanıdır.”

 

 

 

1 Sabah gazetesi, 15 Şubat 2015.

2 Antik Yunan’da da, müzik ve dansın, eğitimde önemli bir yeri vardı. Cha-cha-cha, mambo, salsa, bolero gibi danslar Küba kökenlidir. Yine Küba’nın bale okullarında 3000’den fazla dansçı eğitim görmektedir.

3 Ulaşabildiğim istatistiğe göre halen Küba’da 19 bin tescilli boksör bulunmaktadır. (Üç Olimpiyat madalyası sahibi Theophilo Stevenson sık sık aklıma gelir. Hele 1972’de Münih Olimpiyatları’nda ringe çıktıktan 30 saniye sonra rakibini nakavt etmesi hâlâ gözümün önünde.)

4 Yüksek atlamada Javier Sottomayor’un 2.45 m’lik rekoru 22 seneden beri kırılamamıştır.