Taraftarlarına “az laf çok iş” mantığıyla galibiyetler sunan IŞİD, var gücüyle düşmanlarını provoke ediyor. Kobani’de varlığının gerilediğine dair haberler, Irak’ta ABD’nin Musul’u geri alma planları tartışıladursun, örgüt Libya üzerinden cepheyi genişletmeye çalışıyor adeta.
Taraftarlarına “az laf çok iş” mantığıyla galibiyetler sunan IŞİD, var gücüyle düşmanlarını provoke ediyor. Kobani’de varlığının gerilediğine dair haberler, Irak’ta ABD’nin Musul’u geri alma planları tartışıladursun, örgüt Libya üzerinden cepheyi genişletmeye çalışıyor adeta.
Libya, Arap Baharı’nın arkasında enkaz halde bıraktığı ülkelerden biri. Kaddafi’nin 42 yıllık iktidarına son veren 17 Şubat Devrimi üzerinden dört yıl geçmesine rağmen ülke hâlâ kaos döngüsünden çıkabilmiş değil.
Ülkenin doğusu Tobruk’ta uluslararası toplumca tanınan Abdullah el Sani hükümeti ve Temsilciler Meclisi bulunuyor.
Karşısında Trablus merkezli Ömer el Haşi ve Milli Genel Kongre var. El Haşi’ye destek veren Libya Şafağı ise Müslüman Kardeşlerin Libya kolu Adalet ve İnşa Partisi gibi ılımlı İslamcılardan, Misrata aşireti gibi İslami tonu yükselen ve hatta Ensar al Şeria gibi silahlı grupları da içine alan bir koalisyon.
Bir de bu koalisyonun varlığını, ülkenin ‘onuruna’ leke olarak gören ve Tobruk’taki hükümeti destekleyen batı taraftarı General Halife Hafter önderliğindeki Libya Ulusal Ordusu var.
Kendi içlerinde mücadeleye dalan bu grupların doğurduğu iktidar boşluğundan kârlı çıkanlar ise Mağrep El Kaidesi ve IŞİD gibi radikal örgütler. Hatta IŞİD giderek bu denklemde üçüncü bir taraf olarak yükseliyor.
Geçtiğimiz hafta 21 Kıpti asıllı Mısırlının IŞİD tarafından acımasızca infaz edilmesi ardından Mısır, örgütün Derne’de bulunan karargâhlarını hedef alan askeri bir operasyon düzenledi. Bununla da yetinmeyip Libya’ya yönelik yeni bir uluslararası müdahalenin yolunu aralamak ümidiyle konuyu Birleşmiş Milletler’e taşıdı.
Aslında Libya epey bir süredir uluslararası kamuoyunun - özellikle Fransa ve İtalya gibi ülkelerin gündemindeydi. Hatta Charlie Hebdo saldırıları öncesi Fransa Savunma Bakanı, Libya’ya yeni bir askeri müdahale olasılığını dile getiriyordu.
Mülteci meselesiyle, başta İtalya olmak üzere Avrupalı komşularının öteden beri başını ağrıtan Libya’daki istikrarsızlığın, bölge için tehdit oluşturduğu konusunda herkes hemfikir. Öte yandan, iktidar çekişmesinin kendi ayağına sıkma durumuna getirdiği Libya’da petrol terminallerini ve boru hatlarını hedef alan saldırılar ülkenin petrol üretimine ciddi ölçüde zarar verdi. Devrim öncesi 1,6 milyon varil olan petrol üretimi bugün 325 bin varile gerilemiş durumda. Dolayısıyla hem enerji güvenliği hem de ekonomik çıkarların tehlikeye girmesi söz konusu.
Libya ile uzunca bir sınıra sahip Mısır’ın durumu ise daha çetrefilli. Mısır, IŞİD tarafından gelebilecek saldırılara karşı oldukça kırılgan; Libya’da çalışan vatandaşlarını gelişmelerin ardından hızla tahliye etmeye uğraşıyor.
Mısır’ın Libya meselesini uluslararası kamuoyunun gündemine taşımasının ardında başka hesapları var. Mart ayında seçimler yaklaşırken IŞİD’le mücadele üzerinden popülaritesini artırma gayesi kadar, IŞİD ve benzeri radikal örgütlerle arasına yeterli mesafeyi koyamayan Libya’daki Müslüman Kardeşler’i itibarsızlaştırma çabası taşıdığını söylemek mümkün.
İronik bir şekilde, Mısır’da tasfiye edilen Müslüman Kardeşler hareketinin sistemden ümidini kesmiş tabanı, Selefi örgütlere meylediyor. Hükümet, Mursi’nin devrilmesinden bu yana Sina’da Ensar Beyt’ül Makdis (Kudüs Savaşçıları) ile uğraşmakta. Bu bakımdan tüm İslamcı hareketleri IŞİD’le özdeşleştirmek, düşmanı şeytanlaştırarak saf dışı etmek, Sisi’nin işine geliyor.
BM oturumunda Mısır’a destek veren Ürdün, Libya’ya konulmuş olan silah ambargosunun kaldırılmasını teklif etti. Ancak sorunun özü zaten Kaddafi sonrası aşiretlerin eline geçen silah fazlası. Çift başlı iktidara sağlanan dış destek de vesayet savaşını körüklüyor. Bir yanda İhvancı Libya Şafağı’ndan yana tavır alan Türkiye ve Katar, diğer yanda el Sani taraftarı Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan.
‘Terörist devlet’ suçlamalarına cevaben Katar, geçtiğimiz hafta Mısır’daki elçisini geri çağırdı. Başbakan el Sani ise Türkiye’ye Libya’daki terörist örgütlere verdiği desteği kesmesini; aksi takdirde ülkede ekonomik yatırımları olan Türkiye’nin bunun sonuçlarına katlanacağını söyledi. Çok geçmeden Türk şirketlerini faaliyet dışı bırakma kararı geldi.
Libya’da kalıcı çözüm için ilk etapta iki hükümetin uzlaşması gerekiyor. IŞİD tehdidi bunu da başarır mı bilinmez ancak tarafların silah bırakmaları için uluslararası yaptırımlar uygulanması, ülke içinde siyasi meşruiyeti artırmak adına ulusal referandum düzenlenmesi ve onu izleyecek genel af ilanı ile sistem dışına itilen grupların tekrardan entegrasyonu yol haritalarında öne sürülen çözüm önerileri arasında. Buğday rezervleri alarm verdiği söylenen ülkede, çatışma durumunun sürmesinden medet umanlar bakalım ne zaman imana gelecek?