İnsanoğlu hata yapar, hata yapmaya mahkûmdur. Bu kaçınılmaz olandır. Amaç bitiş çizgisine en az hatayla varmaktır.
İnsanoğlu hata yapar, hata yapmaya mahkûmdur. Bu kaçınılmaz olandır. Amaç bitiş çizgisine en az hatayla varmaktır. Yapılan her hata ne yazık ki başkalarını da etkiliyor. Hayatımızda olup, bizi seven, bize değer veren kişiler de olan bitenin içine giriveriyor. Bu sebepten ötürü, aynı hatayı tekrardan işlemek ne kadar akıllıcadır? Veya yaptığın hatadan ders çıkartmayıp, olmamış gibi davranmak kişiye ne kadar fayda sağlar?
Her birimiz her gün yüzlerce ufak veya büyük ikilemlerle karşılaştığımızda, bir yol ayırımına girdiğimizde bazı kararlar alırız. Bunları alırken tüm bildiğimiz öğretilerle hareket ederiz. Bize aktarılan, süzgeçlerden geçirip benimsediğimiz, bize uyan ve uymayan diye bilgileri ayırt edip, ardından işleme koyarak aldığımız kararlardır. Kimi insan ikinci el bilgiden faydalanıp yolu daha çabuk kat ederken, kimileri de hata olduğunu bilmesine rağmen belki onların sonucu farklı olabilir düşüncesiyle aynı yolda aynı adımı atmaktan kendini alıkoyamaz. Dün dünde kalmalı ve bugün için temiz bir sayfa açılmalı derken gelen giden tüm insanların deneyimlerine bakıp, her birinin yaşam tecrübelerinden faydalanmanın işleri kolaylaştırabileceğini düşünüyorum. Yaşamı daha basitleştireceğine inanıyorum. Hayat neden bu kadar karmaşık sizce? Niçin geriye dönüp verdiğimiz kararları gözden geçirip sorgularız acaba? Olduğumuz yerden mutlu değiliz ondandır. Bulunduğumuz durumdan hoşnut olsak geçmişe bakar mıydık? Sanmıyorum. Olsaydık, o zaman geleceği garanti altına almak adına içinde bulunduğumuz durumu devam ettirmek çabasına düşerdik. Halinden memnun hatta mutlu olan kişiler bile bunu sürdürebilmek endişesine kolayca düşebiliyor. Mutluluk varılacak bir durak değil otobüs yolculuğunun kendisidir. Sürecin içinde olan bitendir. Olur biter. Geçer gider. Geçicidir. An içinde kalıverir ve an zaman dışında devamlılık arz etmez.
Mutluluk, an içinde yakalandığında, bunun farkına bile varmaktan acizizdir çoğu zaman. Hiç eller havaya dans eden ya da eşi dostuyla horon teperken “Ya ben amma da mutluyum, eğleniyorum şu anda hele bir kendime bakayım” diyen kişiye hiç denk geldiniz mi? Ya bunu kendiniz hiç deneyimlediniz mi? Ben denk gelmedim sanıyorum. Şahsen bunun farkına genelde mutluluk bana uğrayıp gittikten sonra varıyorum. İş işten geçiyor mu? Hayır. Farkındalık arttıkça o mutluluk beni bulduğunda kendi kendime söylüyor, hatırlatıyorum. “Bak şu anda mutlusun. Mutluluğun içindesin, farkına var ve tadını çıkart” diye telkinde bulunuyorum. Sonra beni bende bırakıp başka bir yere gidiyor. Yazık ki an içinde süreklilik olmuyor. Bu yüzdendir ki mutluluk da süreklilik arz etmiyor. Gelip geçiyor. Geride ben, benimle ve zihnimle baş başa kalıyorum. Kaçan giden o mutluluğu düşündükçe, içinde olduğum mutluluktan yoksun halin de farkına varıyorum. Bu beni üzmeye yetiyor. Üzülüyorum ki, mutluluk benimle değil. Hemen ardından içinde olduğum hale şükredecek neyim var diye soruyorum kendime... Elimde olanları gördükçe mutluluğu yeniden yakalamak fırsatını kendime veriyorum. Bir başkasının kötü haline bakıp kendime şükretmekten öte bir durumda, kendime dönüş yolculuğuyla gerçekleşiyor. İkinci bir fırsatım olsa ne yapardım diye soruyorum.
Bana ikinci bir fırsat ya da ikinci bir ‘şans’, ikinci bir hayat verilse ben ne yapardım, neyi nasıl değiştirirdim diye sorgulamam devam ediyor. Anlıyorum ki hiç bir şeyi değişik yapmazdım; yapamazdım... Her an her ne yapıyorsam elimden gelenin en iyisini yapmaya gayret eden biri olarak bugünkü aklımla geçmişte verdiğim kararları gözden geçirip, kendimi eleştirip, aşağılayarak vicdan azabına sebep olmuyorum. O gün aynı bugün olduğu gibi yapmam gerekenin en iyisini yaptım, elimden gelenin en doğrusunu uyguladım demeyi öğrendim. Kendi kendime bunu öğrettim ve faydasını da her gün görüyorum. Evet, her gün yeni bir gündür ve değişim için fırsattır. Geçmişi geride bırakıp yeni bir fırsat, ikinci bir ‘şans’ her gün bana bahşediliyor. Bunu bile doğru kullanıp kullanmamak bana kalmış. Ben kendimi tanıdıkça, neler yapmam gerektiğini, hangi şeyleri uygulamanın beni mutlu ettiğini yavaş da olsa anlıyor, fark ediyorum.
Mutluluğu yakalıyorum, gelip gidiyor ancak uğradığında tadını çıkartıyorum. Her anını doya doya deneyimleyip, yaşıyor ve yaşatıyorum. Siz mutluluğu arayanlardan mısınız? Yoksa buldunuz mu bile? Elinize geçtiğinde onu tutmaya, ona tutunmaya çalışmayın. Bırakın aksın gitsin. Siz de onunla birlikte akışta olun. Kime ne zaman uğrayacağı bilinmiyor. Otobüse bindik nasılsa, duraklara odaklanmak yerine yolculuğa bakmakta fayda vardır. Ya siz farklı bir otobüste mi olduğunuzu düşünüyorsunuz?