Nicole büyüyecek…

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
11 Mart 2015 Çarşamba

‘Kadınlar Günü’ diye bir kutlamanın var olduğunu ilk kez bu yıl fark ettim. Kimi arkadaşlarımın ‘Aaa nasıl olur da bilemezsin’lerine de tepkisiz kaldım.

Anneler, Babalar, Sevgililer Günü tamam da, bu seferkine pek aklım yatmadı. Olay farkındalık yaratmaksa, ne denli başarılı olunuyor bilemiyorum. Şehirli, eğitim görmüş kadın, eşi tarafından taciz edilmiyorsa zaten sorun yok. Kırsal kesimde başında tülbent, altında şalvar tarlada çalışıyor, aynı zamanda erkeğinden tekme yiyorsa, ‘bu da onun kaderi’ deyip geçiştiriliyorsa, farklı bir sorun var.

İşin kökenine indiğinizde fark çok da büyük değil. Tek farklılık, şehir kadınının susmaktan vazgeçip çareler aramaya başlaması…

***

Pazar sabahı Neve Şalom’da bir vijolaya katıldım. Şalom ekibine bir kız daha geldi… Gazetemiz yazarlarından Rayka ve Albert Güven, bebekleri Nicole ile tebrikleri kabul ettiler. Aziz Nesin, ‘Şimdiki çocuklar bir harika’ demişti. Bana göre de ‘şimdiki gençler bir harika’. Ne kadar rahat, ne kadar bilinçliler. Rayka doğumdan iki ay sonra incecik ve zarif. Baba ise sanki ilk çocuğu değil de son derece tecrübeliymişçesine bir elinde kızı, diğer eliyle ise el sıkıyordu. Albert’le ilk kez tanıştım. Adımı soyadımı söyledim. ‘Aa’ dedi, ‘Siz Alp’in annesisiniz’. Çok hoşuma gitti. Evvelden T.’nin oğlu denirken, şimdi ‘A.’nın annesi olduk. Bir anne baba için bundan güzel ne olabilir? Dileğimiz çocukların bizden hep birkaç adım önde gitmeleri.

***

Tören çıkışında ekmek satan bir pastaneye girdim. En iyi çalışan sektör gıda galiba. Sıraya girmeye çalıştım, bir keşmekeştir gidiyor. Dışarıda hava buz. İçeride bekleyen beyler- o gün öyle denk geldi herhalde, gayet şık kumaş palto ve boyunlarını sardıkları ‘ekose’, marka atkılarına rağmen pek de etik davranmıyorlardı. Herkeste bir acele, bir açıkgözlülük; sıraya girmek niye zordur anlamam. On dakika bekledikten sonra ekmeğimi aldım. Tam gidiyordum ki, satıcı kız seslendi, ‘Kadınlar Günü’nüz kutlu olsun’ diyerek küçük bir kutu uzattı. Teşekkür edip aldım. İçindeki önemli değildi, ama küçük bir jest insanı mutlu etmeye yetiyor. ‘Kadınlar Günü’ bana hala biraz saçma geliyor. Pastanenin tutumundan alınması gereken ders; sürpriz hediyeler her zaman herkesi mutlu eder.

***

Purim’i keyifle kutladık. Çocuklar(!) her zamanki gibi büyükannelerinin masasında birlikte olmaktan haz aldılar…

Mavlaçlar her seneki gibi her birinin tabağına kondu. Selofan kağıdını haşır huşur açıp tadına ilk bakan, en büyük torun bu yıl da geleneği bozmadı…

Şöyleydi, böyleydi derken zaman çabuk geçiyor. Ve burnuma sirkeye batırılan kereviz yaprağının kokusu geliyor. Birkaç hafta sonra Pesah. Yakınlarınızı sevindirirken,  en güzel hediyenin kitap olduğunu hatırlayın.