- Para mı, başarı mı?.. Hangisi daha önemli?
Düşündüğümüzde, her ikisi de o denli farklı değerler ki… Bu soruyu bir sanatçıya, bir sporcuya ya da bir bilim adamına sorarsanız, ticaret yapan ya da sonuçta para kazanmaya odaklı işlerde çalışan insanlara göre onlardan alacağınız yanıtlar, tümüyle birbirine karşıt olacaktır. Birinde, öncelikli hedef mutlak başarıdır; sanatın, bilimin ya da sporun bir dalında, ulusal veya uluslar arası bir farklılık yaratmak, bir buluş ortaya koymak, öncü olmak, alanında en büyük ödülü almaktır. Bu başarının, sonradan paraya dönüşebilen bir getirisi olabilir. Diğerinde ise biricik amaç yalnızca para kazanmaktır. Çıtayı tuttuğu yüksekliğe göre elde edilen bu kazanç, başarı ya da başarısızlık olarak nitelendirilecektir.
Aslında para da, başarı da yaşantımızın öncelikli amaçlarından sayılabilir. Çoğumuz, bunları elde etmeye o denli odaklanmışızdır ki, her ikisi arasında bir seçim yapmayı bile düşünemeyiz. Birinin maddesel olarak bizi doyuracağının, diğerinin ise tinsel yanımızı besleyeceğinin beklentisi içinde oluyoruz.
Yukarıdaki soruya takılmamın nedeni, Edison’un yaşamı ve görüşleri ile ilgili okuduklarım oldu. Birçok bilim insanı ve yeni buluşlar peşinde olanlar için para, kazandıkları ya da kazanabilecekleri en büyük ödülleri olduğu düşünülebilir. Oysaki Edison’a göre, onun alabileceği en büyük ödül, dünyanın başarı olarak anacağı buluşlar üzerinde çalışmak ve onları insanlığa sunmaktır.
Ömrü sürekli yeni buluşlar peşinde geçmiş olan bu insan, karşılaştığı her türlü başarısızlığa karşın, hiç bir zaman umutsuzluğa düşmemiş. Yaptıkları içinde, onu en çok zorlayan buluşun elektrik ampulü olduğunu söylermiş. Binlerce deney, sayısını bile unuttuğu başarısızlıklar, değil yıldırmak, onu daha çok çalışmak için kışkırtmış. Yine kendi anlatımına göre karşılaştığı bu olumsuz sonuçlar, en az olumlular kadar onun için değerli olmuş. Bu yüzden başarısız olduğuna hiçbir zaman inanmamış, bu tür eleştiride bulunanlara da, yalnızca işe yaramayan 10.000 yol bulduğunu söylemiştir. Çoğu insanın karşılaştıkları başarısızlıkların nedeni olarak da, başarılarına yakın olmalarına karşın bunun farkında olmamalarına bağlar. Rastlantılara ise hiç inanmaz. Başarılı bir işin %1’inin esin, %99’unun da bu çaba için akıtılan ter olduğunu söyler.
Hiç kuşku yok ki başarı, oturduğumuz yerde bize altın tepsi ile sunulmuyor. Bunun ilk ve biricik koşulunun sürekli bir çalışma olduğunu biliyoruz.
Bernard Shaw, gençken yaptığı her on şeyin dokuzunun başarısızlıkla sonuçlandığını görmüş. Ünlü düşünür hiçbir şekilde başarısız olmak istemiyormuş. Bu yüzden, eskisinden on kat daha çok çalıştığını yazıyor.
Amaç başarıya odaklanmaksa…
Rastlantıları bir yana bırakacak olursak, yol da bellidir, yolumuzun üstünde uğrayacağımız duraklar da… Cenap Şehabettin’in söylediği gibi:
“Yüksek tepelerde hem yılana, hem kuşa rastlayabilirsiniz; ama biri sürünerek, diğeri uçarak yükselmiştir.”