Kanımca günlük sıkıntıların üstünü kapatacak ya da unutturacak tek örtü, sanat. Hele soğuk bir kış gününde, sıcacık bir konser salonuna girip koltuğunuzda oturup beklemekten daha keyifli ne olabilir? Tabii bu veya benzeri programa uymak için, gerek eşim ve ben, gerekse birçok tanıdığım pek de pratik sayılmayız. Şöyle ki dışarıdan eve girdiğimizde, üstümüzdekileri çıkartıp rahat bir kıyafete büründüğümüzde, ‘eyvah ki eyvah’. O rehavetten sıyrılmak zor değil, imkânsız gibidir. Zira bir sonraki adım, ‘yemeğe otursak mı?’ şeklinde gelişecek, ardından, ‘hava da soğuk’ nakaratıyla herkes koltuğunu sahiplenecektir. Anlayacağınız kış aylarında ‘son dakika’ programları bize uymuyor.
Yaşam planlı programlı gitmiyorsa da hafta arası geceleri bir etkinlik yapmak için en geçerli yol eve hiç girmeden eşiniz/arkadaşınızla sokakta buluşmaktır.
Kısaca, geçen akşam, önceden alınmış biletlerimiz olmasaydı, kimse beni evden çıkartıp CRR’de Budapeşte Senfoni Orkestrası’nı dinlemeye götüremezdi. Muhteşem bir orkestra şefi ile harika bir konser izledik. Bir hafta içinde üç performans sundular. Üçünde de salon tıklım tıklımdı. Tek üzüntüm yıllardır lobide selamlaştığımız aşina yüzlerin giderek azalması. Değişim bazen iyidir, bazen de zararlı. Çizgiyi arzu ettiğimiz doğrultuda görmek istiyorsak, programda beğendiğimiz etkinlikleri seçip, ara sıra CRR’ye gitmekte yarar var.
***
15 Mart günü öğrenciler YGS’ye (Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı) girdiler. Dün tesadüfen oğlu sınava katılan bir bayanı telefonda konuşurken duydum. ‘Sorma’ diyordu. “Çocuk sınavdan yüzü bembeyaz çıktı; soruların çok zor olduğunu ve konuşmak istemediğini söyledi. Kimileri ağlayarak bahçeye indi. Herkesin dilinde ‘çok zordu’ tekerlemesi vardı. ‘Ne yapalım, olan oldu artık.”
Tüylerim diken diken oldu. Aradan yıllar geçmiş olsa da bazı konular iz bırakıyor. Çok isterdim o tanımadığım kadına, ‘Çoğunluk için zorsa merak etmeyin, rahat olun’ demeyi.
Kaldırımda satılan çiçeklerden yeni çıkan sümbüllerin kokusunu içime çekerek yoluma devam ettim.