Türk Yahudileri şu günlerde, yıllar sonra devlet tarafından düzenlenecek bir törenle açılacak, restorasyonu tamamlanmış Edirne Sinagogu’nda dua edecek olmanın heyecanını yaşıyorlar. Genci, yaşlısı, ailesinde Edirneli olsun olmasın bu şehri ve kaybolan Yahudi mirasını yaşatmaya gönül vermiş herkes Türk Musevi Cemaati’nin organizasyonu ile Edirne Büyük Sinagogu’na geri dönüşe hazırlanıyor. Peki, geçmişe baktığımızda farklı zaman dilimlerinde bu kentten ayrılmak zorunda kalmış, başta 1934 Trakya Olayları olmak üzere tarihin acı deneyimlerini yaşamış devletin örnek yurttaşlarının eşit birer vatandaş olarak yaşamaları için yeterli çaba gösterilmiş midir?
Yurttaşlık kavramı, devletle birey arasında hukuksal bir aidiyet ilişkisi olarak da tanımlanabilir. İlk kez 1789 Yurttaşlık ve İnsan Hakları Bildirgesi’nde yer alan temel haklar; eşitlik, özgürlük, mülkiyet sahibi olabilmek, güvence altında yaşamak, baskılara karşı direnmek ve bunlara bağlı olarak seçme seçilme hakkı, yasa önünde her alanda eşitlik, düşünce ve dini özgürlük, serbest dolaşım hakkı, eğitim-öğrenim hakkı, sosyal güvence ve çalışma hakkı olarak güvence altına alınmıştır. Çağdaş hukukun temelinde ise, bireysel ve grupsal haklara sahip olma, ekonomik olanaklardan eşit ve özgürce yararlanma, devlet yönetiminin her kademesine kendi kimliği ile katılma, temsil etme-edilme, kültürel çoğulculuk hakkını (dil, din, etnik vb.) özgürce kullanma, siyaset ve sosyal alanda örgütlenme gibi kriterler de ön plandadır. Diğer tüm çağdaş ülkeler gibi Türkiye’de bu maddeleri anayasasının temel haklar bölümüne koymuş, ancak konu azınlık cemaatleri olduğunda, uygulamada sıkıntılar yaşanmıştı. Bilindiği üzere Türk Yahudileri Lozan sonrası “eşit birer vatandaş” olabilmek için Lozan antlaşmasının Şahıs Hukuku (Madde 42) alanında düzenlediği azınlık haklarından feragat etmiş ve ardından diğer azınlık toplumları da bunu izlemişti. Dil, kültür ve kimliklerin yaşatılması, geliştirilmesine katkıda bulunmak, eşit haklar ve kolaylıklar sağlamak, cemaatin hayatını devam ettirebilmesi için ekonomik ve sosyal güvence, eşit eğitim ve ibadet hakkı, güvenlik hakkı ve her türlü ayrımcılıkta eşit koşullarda savunulmak gibi birçok konuda Türk Yahudilerini desteklemekte geç kalınmamalıdır.
Önümüzdeki dönemlerde yüksek sesle dile getirmemiz gereken konuların başında eğitim hakkı geliyor. Keza, çocuğunun iyi birer Yahudi olarak yetişmesini isteyen bir veli, bunun ekonomik zorluklarıyla savaş vermeden, devlet tarafından verilecek destekle çocuğunu Musevi Lisesi’ne gönderebilmelidir. Gerek Edirne, Kırklareli, Bursa, Antakya gibi cemaati sayıca az birçok şehirde gerekse de İstanbul ve İzmir gibi nispeten büyük şehirlerde ibadetlerini yerine getirmek isteyen dindaşlar için din adamlarının tahsisi, sinagogların fiziki ihtiyaçları için gereken destek beklenmelidir. Sayıca azalmakta olan Türk Yahudileri bu topraklarda elli yıl sonra sağlıklı bir şekilde varlıklarını devam ettirmek için, taşınmazlarını elden çıkarmak, kurumlarını küçültmek ve birleştirmek, zorunda kalmamalıdır. Tüm azınlıkların haklarını koruyacak ve herhangi bir ayrımcılık, nefret suçu karşısında fiziksel bir saldırı beklenmeden müdahale edilebilecek yeni bir tanım, eşit vatandaşlık olarak uygulamada yerini almalıdır. Her alanda temsil hakkı, gerek devlet kademelerinde gerekse de siyasi partilerde kendisini göstermelidir. Toplum nezdinde “Yahudi”ye yönelik yanlış algının ortadan kaldırılmasına, 700 yılı aşkın süredir bu topraklarda yeşeren bir kültürün yaşatılmasına yönelik düzenlenecek faaliyetler teşvik edilmeli, Avrupa Yahudi Kültürü,Ladino Günü gibi daha birçok etkinlik yine bu destekle gerçekleştirilmelidir. Ancak bu şekilde Türk Yahudileri kimliklerini gizlemek zorunda kalmadan, eşit vatandaş olduğunun bilincinde başı dik bir şekilde gidip Edirne Sinagogu’nda Şabat ve bayram günleri dua edebilirler.
Dileğim, Edirne Sinagogu gibi hem Türk hem de dünya Yahudiliği için bu denli önemli bir ibadethanenin tekrardan açıldığı günde, değerli devlet büyüklerimizin başta İsrail’deki Türkiyeliler Birliği nezdinde şu anda farklı ülkelerde yaşayan Edirneli dindaşlarımızı davet etmesi ve bu anlamlı günün bir bayram havasında geçmesidir. Siyasi sorunlar devam etse de tarihimizin farklı dönemlerinde olduğu gibi zeytin dalının bizden uzatıldığı ve barış güvercinlerinin el ele uçurulduğu bir gelecek dileğiyle… Edirne Sinagogu hepimize hayırlı olsun!