Birdman’i izlerken zümreler arası küçümseme ve geçiş zorluklarını incelemeye karar verdim. İzleyenler bilir, ancak kısaca özetlemekte fayda var: Riggan isimli aktörün ‘Birdman’ adlı süper kahraman tiplemesi sayesinde zirve yapan kariyeri inişe geçmiştir. 22 yıl sonra New York’ta sahneye çıkmaya niyetlenir. Aşırı ciddi bir New York Times eleştirmeni Riggan’a oyunu eleştirisi ile yerle bir edeceğini söyler. Sinemadan tiyatroya geçmenin imkânsız olduğunu savunur. Yazıları ile Broadway’deki tiyatro dünyasına yön veren eleştirmen, katı ve geçişsiz bir dünyanın karikatürize edilmiş sembolüdür adeta.
Hâlbuki çoğu bilirkişi, sinema oyunculuğunun daha üstün yetenek gerektirdiğini düşünür. Sinemada her mimik yakınlaşarak mercek altında gösterildiği için abartılı süslü püslü ifadelerden kaçınmak gerekir. Ufak bir kaş oynaması, bir tik, zekice bir gülümseme pek çok abartının ve sözün yerini tutar. Sahnede ise her izleyicinin anlaması için ‘teatral’ vücut dili gerekli. Vasat bir yetenek bile çıkıp gerekli mesajı iletebilir, zira izleyici sadece koltuğu kadar yaklaşabiliyor oyuncuya. Çoğu ifadeyi kelimelere dökmek gerekiyor. Hâlbuki oyunculuk anlatarak değil, göstererek, ama aynı zamanda da her şeyi göstermeden yapılınca makbul. Tiyatroda üç satırla anlatılan durum sinemada bazen tek replikle halledilir. Çoğu edebi eserin sinema uyarlamaları kesilmiştir zaten. Bazı karakterler atılır, sonu biraz havada bırakılır. Zira sinema kör göze parmak sokarak değil, izleyicinin anlayışı ile ifadesini bulur.
Bütün bunları neden anlattım? Filmdeki sert ve sanatsal zümreler arası geçiş kabul etmeyen tutum toplumların sosyal yapısında da var. Riggan’ın kendini tiyatroya kabul ettirmek istemesi ama üzerindeki kuş kostümü yüzünden eleştirmenin onu o etiketle yargılaması, burjuva toplumundaki pek çok sorunu anımsatıyor.
Türkiye’de 1960’larda burjuva sınıfı denince akla bugünkü gibi üretim yapıp servetini kültür ve sanata öncülük etmek için harcayan ilerici sınıf gelmiyordu. Aksine, oportünist, dünya ve ülke meselelerine umursamaz ve korkak bir sınıf tarif ediliyordu. Örneğin burjuva sınıfına doğan bir genç üniversitede sol görüşlü gruplarla arkadaşlık etse de onlar tarafından tam kabul görmeyip sürekli dışlanıyordu. Aynı şekilde çok eğitimli aydın kesimin burjuva sınıfına evlenme yolu ile dâhil olması da yaşam tarzını değiştirmekle sonuçlanıyordu. Okuyan okumamaya, körelmeye başlıyordu. Yani adı konmasa da herkes ait olduğu zümre gibi davranmaya itiliyordu. Çünkü sistem içine aldığı kişilerin dışarı çıkmasına izin vermemekteydi. Burjuva, tutarsız, paragöz, sonradan görme, ahlaksız, kanun tanımaz vb sıfatlarla tarif ediliyordu.
Günümüzde burjuva ile aydın kesim kaynaşmaya başladı. Gençliğini devrim peşinde geçiren pek çok aydın bugün toplumun burjuva sınıfına ait. Zihinsel dünyasında sosyalist olup gerçek dünyada burjuva olan kesim sayesinde kapitalist sistem sorgulanıyor ve törpüleniyor. Aydınların yaşam tecrübeleri üzerinden burjuva sınıfı toptan terfi ediyor.
Kısacası, zümreler arası geçiş faydalıdır. Tiyatroya sinema kanı gereklidir. Burjuvaya biraz aristokrasi biraz da sefalet iyi gelir. Devrimci aydının bilgisini ve yeteneğini servete çevirmesi doğaldır. Zümrelerin kapılarını kapalı tutması kendisine zarardır.