Adalet duygusu önemli... Hele ki ona olan güvenin kaybolduğu bir ülkede yaşıyorsan... Siyaset değil elbet bu sayfanın teması, o yüzden spordaki adalet duygusundan bahsedelim biraz... Profesyonel bir sporcu olarak antrenörünün sana adil davranmasını ve hak ettiğin takdiri görmeyi arzu edersin. On binlerin seni avuçları patlarcasına alkışlamasını, milyonlar tarafından ekran başında izlenmeyi, medyanın seni el üstünde tutmasını kısacası gururunun okşanmasını düşlersin... Ama o adalet duygusu zedelendi mi, terazinin ağır basan tarafında her zaman kırık bir kalp olur ve kırık kalp hayatın her anında en tehlikeli silahtır... Yeri gelir kendisini, yeri gelir karşısındakini vurur...
Fenerbahçe'de son dönemde yaşanan puan kayıplarının belki de en önemli nedeni; adalet sağlayıcının yaptığı hatalar... Birilerinin kalbi kırılmasın, diğerleriyle de kendi arası açılmasın diye adil bir şekilde dağıtması gereken formayı yanlış kişilere teslim ediyor. Mevcut düzenin daha iyi işlemesini sağlamak için yapacağı hamleler yerine birtakım ezberlere güveniyor, ne risk ne de inisiyatif alarak takımının bir arpa boyundan daha fazla yol almasının önüne geçiyor... Dinamizmiyle oyunun hücum alanına çeşitlilik getirecek futbolcuyu, Alper Potuk'u; sırf geleneksel forvet üçlüsünü bozmamak adına uzun süre değerlendirmekten kaçınıyor. Yanı sıra, oynamak isteyen ancak sakatlığının etkilerini tam manasıyla atlatamamış ve henüz tam kapasite verim sağlayamayacak Emre Belözoğlu'nu sırf tecrübeli olması nedeniyle takımdan birkaç haftalığına bile olsa kesme cesaretini (!) gösteremiyor. Almanya, İtalya, İspanya gibi Avrupa'nın üç önemli liginde büyük takımların formasını giymiş Diego gibi bir futbolcuya takımın bir parçası olduğunu hâlâ hissettiremiyor... Oyun planı ve kadro seçiminde belirli çerçevelerin dışına çıkamadığı için tıkanıklık yaşıyor. Ne oyun okuma becerisi, ne söylemleri, ne de saha kenarındaki duruşu; gümbür gümbür 'Ben Fenerbahçe Teknik Direktörü'yüm' dedirtemiyor...
O yüzdendir ki; kendisinin değil başkasının giydirdiği ceket İsmail Kartal'a beş beden bol geliyor... Kulübede unuttuğu kırık kalpler de; atacağı bir sonraki adım kulağına üflenen değil, yumruğunu masaya vurunca ses getirecek generaller için savaşmayı arzuluyor...