“Ve o günde çocuklarına anlatacak ve onların da senin gibi bu olayı hissetmesini sağlayacaksın. Bunun için önünde hazır duran matsa ve maror gibi simgeleri kullanmak istersen kullan. Ancak asıl aktaracağın bu olayın bilinci olmalıdır.”
“Veigadta levinha bayom au lemor. Baavur ze asa Ad... li betseti mimitsrayim.”
Ve o günde oğluna anlatacak ve ona diyeceksin. Mısır’ı terk ettiğimde bundan dolayı Tanrı bana bu şekilde davrandı.”
Hagada Pesah akşamı yani 15 Nisan’da matsa ve maror önümüzde iken Mısır çıkışı öyküsünün çocuklara anlatılmasının bir mitsva olduğunu bizlere öğretir. Bu mitsva kökenini yukarıdaki pasuktan alır. “Bundan dolayı” lafı ise önümüzde hazır bulunan matsa ve ‘maror’a atıfta bulunur.
Kelm şehrinin bilgesi, atalarımızın son derece entelektüel bir Tanrı bilincine sahip olduklarını ve bu bilincin de onlara yeterli geldiğini öğretir. Ancak günümüzün insanı gerçekten entelektüel olmasına rağmen bu Tanrı’nın emirlerini yerine getirebilmesi ve bu bilinci kavraması için yeterli değildir. İnsanın gözüyle gördüğü şey, bildiği ve duyduğu şeylerden çok daha fazla etkilidir. Bu insanın doğasında mevcuttur. Tanrı atalarımızın Mısır’da birçok mucizeye tanık olmasını sağlamıştır. Bu mucizeler onlarda gerçek anlamda bir bilincin oluşmasına yardımcı olmuş ve Tanrı’nın herşeyin üzerinde kâinata hükmettiğini anlamalarını sağlamıştır.
Nesiller Mısır çıkışı neslinden uzaklaştıkça oluşan mucizeler de azaldıkça artık gözleri ile görebilecekleri bir şey kalmamaktadır. Böylelikle Tanrı bilinci inanca dayalı olarak gelişmekte ve entelektüel yolla edinilen bir bilgi birikimi ile ortaya çıkmaktadır. Mısır çıkışı bilincini bir kez daha kuvvetlendirmek için Seder masasında matsa ve maror gibi simgelere ihtiyaç duymakta böylelikle görsel bir şeylerin varlığı inancımıza katkı sağlamaktadır.
Rabi Shlomo Wolbe Ale Şor adlı eserinde insanın inancını daha da güçlendirmesi için zaman zaman bir takım simgelere ihtiyaç duyduğunu söylemektedir. Ancak olay sadece simgelerle açıklanamaz. Simgeler sadece yardımcı birer araç durumundadır ve ancak akıllıca kullanıldığı zaman işe yarayabilir. Tora’da da söylendiği gibi: Ancak gördüklerinizi unutmamaya, yaşamınız boyunca aklınızdan çıkarmamaya dikkat edin. Bunları çocuklarınıza ve torunlarınıza anlatın. Horev’de Tanrı’nın önünde durduğunuz günü anımsayın. ... Tanrı size ateşin içinden seslendi. (Devarim 4/9 - 12)
Tora’da yazılı yukarıdaki sözler Sina Dağı’ndaki büyük olaya tanık olanlara hitaben söylenmiştir. Bizler o neslin takipçileri olarak aynı mucizeyi hayalimizde bile olsa yaşamak, ateşler içindeki dağı hissetmek ve orada çalan güçlü şofar sesini duymak zorundayız.
Hagada her nesilde kişinin kendisini o sene Mısır’dan çıkıyormuşcasına hissetmesi gerektiğini ifade eder. Bizler sahip olduğumuz iman ve inançla Mısır’ın başına gelen felaketleri, bizlerin bunlardan nasıl ayrı tutulduğumuzu, üç milyonu aşkın insanın nasıl Mısır’ı terk ettiğini, Kızıldeniz’i nasıl geçtiklerini ve Sina Dağı eteklerinde “naase ve nişma” diyerek Tora’ya nasıl sahip olduklarını hayal etmek ve anlamak zorundayız.
Seder masasında yer alan simgeler bu konuda bizlere yardımcı olur. Ancak inancımızla bunları hissetmeyi sağlayacak olan bizleriz. Bunun için de Mısır çıkışını iyi bir şekilde öğrenmek, anlamak ve çocuklarımıza anlatmak gerekir. Tora’nın giriş pasuğumuzda bizler evermek istediği mesaj aslında şöyle de söylenebilir. “Ve o günde çocuklarına anlatacak ve onların da senin gibi bu olayı hissetmesini sağlayacaksın. Bunun için önünde hazır duran matsa ve maror gibi simgeleri kullanmak istersen kullan. Ancak asıl aktaracağın bu olayın bilinci olmalıdır.”