“Bu bizim için bir milattır” demiştik en son Edirne’de. Duyguların doruğa ulaştığı, umut dolu bir haftayı yaşadık. Şimdi ise hislerinizi bir kenara bırakıp bu haftalık kendinizi Türk Musevi Cemaati Başkanı’nın yerine koyun. Gerek son yıllarda genel anlamda sosyal yaşamı gerekse de demografik yapısı değişmekte olan cemaatimizin öncelikleri neler olmalı sizce? Sayı olarak azalıp, yaşlanan ve bir zamanlar 100 bin olan bir nüfusun mirasını korurken, birleşerek güçlenmeye gayret eden bir cemaatin gerçekleri nelerdir?
Bundan iki hafta kadar evvel cemaat içi katıldığım bir eğitim toplantısında farklı cemaatlerle fikir alışverişi yaparken karşımıza 13 maddelik bir tablo çıkmıştı. Konuşmanın moderatörü önümüzdeki 10 yılda Avrupa cemaatlerinin durumunu özetlerken, bizlerden de bu maddeler içinden herkesin kendine göre öncelikli bulduklarını birden başlayarak sıralamasını istemişti. Cemaatlerin yapısı farklı olsa da çoğu sorun ortaktı zaten. Antisemitizm ile mücadele, yardımlaşmanın arttırılması, farklı yaş grupları arasında daha iyi bir diyalog kurulması, gençlerin cemaat yönetiminde olmasının teşviki, farklı dinden biriyle evlilik yapmış dindaşların çocuklarının cemaat içine ve faaliyetlerine entegrasyonu maddelerin bir bölümüydü. Bunların dışında, Yahudilerin daha az korkarak görünür olmaları, Yahudi kimliği ile gurur duyulacak bir eğitim yapısı, cemaat kurumları ile proaktif çalışacak ve özellikle öğrencilik yaşlarında kopmayı engelleyecek bir grubun yaratılması, daha çok bireyi çekebilecek faaliyetlerin çeşitlendirilmesi, etkinliklerde sinagog ve derneklerin daha çok kullanılmaya çalışılması da konuların diğer bir bölümüydü. Sıralamanın içinde aliya yapılması için farklı programların teşviki, Türk Yahudilerinin kendine has kültürün ve geleneklerin korunması da belirtilmişti. Şüphesiz bu eğitimin asıl anlatmak istediği değişen dünya yapısı ile Yahudi cemaatinin de Yahudi kimliğine olumlu bir anlam yükleyerek bu iklime ayak uydurmasıydı.
Kimi zaman ülke içerisinde Yahudilik kimliği üzerinden yaşanılan korku ve baskı cemaat yönetimi için dışarda olanların içeri yönelmelerine fırsat olabilirken, dernek ve kurumlardaki hiyerarşik düzen ise herkesin eşit oranda fikirlerini beyan edebildiği bir sisteme yerini bırakmaktaydı. Karışık evlilik konusu ise konuşulan konuların üst sıralarında başı çekerken, kırmızı çizgilerden ayrılmadan pekâlâ çocuklarına Yahudi eğitimi vermek isteyen ve gayret gösteren ailelere de kapıları kapatmamak, gelecek için doğru bir planlama olabilir. Ne de olsa sayıca azalan cemaatlerde daha fazla Yahudi kaybetme gibi bir lüksümüz yok son tahlilde. Yahudilik eğitiminin kimler tarafından verildiği, eğitimin anne karnında başladığı ve her ailenin de aynı oranda Yahudiliği yaşamadığı düşünülüp bu hassas hususlara dikkat etmek de kimseyi dışlamamak adına önemli olabilir.
Bundan 15 yıl kadar evvel çoğu cemaat için bir Yahudi müzesi kurmak öncelikli olabilirken günümüzde cemaat faaliyetleri daha çok geniş toplumun da rağbet gösterdiği mekânlara taşınmıştı. Bu bağlamda bir cemaat faaliyetinin de ne kadar ‘Yahudilik’ ile ilgili olması gerektiği, özellikle de son dönemlerde birçok kurumun gezi türü faaliyetlere yöneldiği düşünüldüğünde detaylı tartışılabilecek bir soruydu. Bir tarafta herkese uygun faaliyetin nasıl yapılabileceği düşünülürken, diğer yandan derneklerin eskiye oranla daha az rağbet görmesi de bunun bir göstergesi değil mi?
Toplantı çıkışı son yıllarda cemaat yönetimi tarafından kararlılıkla uygulamaya konulan projeleri düşündüm. Her ne kadar Dostluk Yurdu Derneği’nde eğitim almış biri olarak duygusal yönü beni üzse de Alef’in her yaşta dindaşımıza hitap eden çeşitli faaliyetleri, içerisi dopdolu ortamı, Or-Yom’u ziyaret ettiğimde yaşlılarımızın yüzündeki mutluluğu görünce doğru yolda olduğumuzu anladım. Bu sene okulumuza devlet tarafından sağlanan bursların artarak devamı ve ayrıca azınlık vakıflarının zamanında haksız yere al konmuş mallarının geri verilme çalışmalarının hızlanması ise geleceğimiz açısından hayati önem taşımakta. 2023 vizyonu ile ilerleyen ülkemizde vatandaşlık kavramı içerisinde azınlık sözcüğünün potada eritilip yerine herkes için nefret suçlarının adalet karşısında ceza bulacağına dair ümidimiz bizim yarınlara güvenle bakmamızı sağlayacaktır. Bir süredir cemaat işbirliği ve devletin öncülüğünde devam eden Holokost eğitimi çalışmaları, devlet tarafından düzenlenen Holokost ve Struma anma törenleri ise Türk Yahudilerinin ilerde kendilerini daha görünür kılabilmeleri için önemlidir.
Yeni başlangıçların ayı olarak kabul ettiğimiz Pesah Bayramı’nda dileğim geçtiğimiz haftaki açılışın bizim için bir milat olmasıdır. Ortak acılarımızdan ders alıp daha güvenli bir geleceğe bakabilmek ümidiyle…