Üç hafta önceki yazıma "öfke…" diyerek başlamıştım ancak sizlere itiraf etmek istediklerim öne çıkmış, öfke konusu ay sonuna kalmıştı. Yine Maimonides hazinemizden yararlanıyorum sevgili okurlar.
Maimonides’e göre, (geçen ay ele aldığımız) kendini beğenmişlik gibi, öfke de son derece kötü, insanın mümkün olduğunca uzak durması gereken bir niteliktir. Bilgelerimiz “Öfkelenen kişi, putperestlik yapmış gibidir” demiş. Bu kişi âlimse, bilgeliği kendisinden uzaklaşacak, peygamber ise, kehanet ruhu gidecektir. Bilgelerimiz ayrıca şöyle demiş: “Öfkeli kişilerin hayatı hayat değildir”. Dolayısıyla kişi öfke hissetmekten öylesine uzaklaşmalıdır ki, normalde kendisini sinirlendirecek şeyleri hissetmeyecek duruma gelmelidir. İdeal yol, budur.
Bir tsadik, hakarete uğradığı zaman bile karşılık vermez; aşağılandığını duyar ama hakarete başvurmaz. Sevgiyle hareket eder ve acı çektiği için sevinir. Şoftim Kitabı’nın 5:31. dizesi bu kişiler hakkında şöyle yazar: “Ve O’nu sevenler, tüm gücüyle yükselen güneş gibidir.”
Rambam’ın bilgelerimizden ilk alıntısına geri dönecek olursak, putperestlik, Yahudilikte düşünülebilecek en kötü günahtır: Sınır tanımayan bir Tanrı’ya karşı duyulan korku ve dehşeti alıp, bunları, O’nun yarattığı sınırlı ve cansız bir parçaya atfetmektir. Bu parça ister kazınmış, oyulmuş, kalıbı çıkarılmış bir madde, ister canlı canlı bir yaratık ya da göksel bir cisim olsun. Böyle bir putperestliği tabii ki zamanı geçmiş gibi görürüz, öyle değil mi? Ama bilgelerimiz öfkeli kişinin de aynı günahı işlediğini ileri sürmektedir. Nasıl mı?
Öfkeden kendini kaybetmiş birini gördünüz mü hiç? Resmen köpürür. Eline geçeni yere atar, kapıyı çarpar, masaya yumruğunu indirir. Oysa kızgın olduğu, ne kapıdır, ne de masa. Öyleyse bunlar, öfke halinde neden yapılması doğal sayılan hareketlerdir?
Kişiyi öfkelendiren, işlerin istediği gibi gitmemesidir. Bu yüzden en yakın başka bir şeye (cansız bir nesne olacağını umuyoruz) saldırır ve var olduğunu, fark yaratabildiğini gösterir. Vurabilmekte, yumruğunu indirebilmekte, başkalarını korkutabilmekte ve onların duygularını incitebilmektedir. Böylece kendi küçük dünyasının efendisi olduğunu kanıtlayabilmektedir. Kişi, görmezden gelinebilecek biri değildir, onunla oyun oynanmaz. Bu putperestliktir işte.
Dünyayı gerçekte kim kontrol etmektedir? Aşem, öyle değil mi? Evren, bizim değil, O’nundur. İşler bizim istediğimiz gibi gitmiyorsa, Tanrı öyle istediğindendir. Kişi, gerçek efendi kendisi değil diye öfkelenir mi?
Dolayısıyla görüyoruz ki öfke, putperestlikten bile kötüdür çünkü Tanrı merkezli bir dünyadan ziyade, insan merkezli bir dünyada yaşamaktır.
Maimonides’in diğer alıntısına gelecek olursak, öfkeli kişinin bilgeliği uzaklaşır çünkü doğru dürüst düşünemez. Normalde akıllı ve zeki insanların, öfkelenince saçmaladığına tanık olmaz mıyız? Onlardan sakinleşinceye kadar uzak durmaz mıyız?
Bir çocuk için en büyük talihsizlik, aile bireylerinin sürekli tartıştığı, öfkenin hâkim olduğu bir evde büyümektir. Yumruğunu masaya vuranın her zaman haklı sayıldığını gören çocuk, hayatın bu olduğunu zanneder. Kazanmak için kavga etmek ve güçlü olmak gerekir. En çok bağıran kişinin hep suyuna gidildiğini görür ve bunu saygı görmekle karıştırır. Çok zaman geçmeden çocuğun kendisi de aynı yolu seçer. Arkadaşlarıyla konuşarak anlaşmak yerine, erkekse kabadayılık, kızsa cadılık etmeye başlar. İşler kendi istediği gibi gitmediği an öfkeye kapılır. Tabii evinde de aynı yolu seçer ve aile, kızgın bir birey daha kazanır.
Tanrı, öfkenin hüküm sürdüğü yerde barınmaz, sevgili okurlar. O, bulunmasına izin verdiğimiz her yerdedir ama kavga, kızgınlık, nefret, kıskançlık, çekememezlik, kötü konuşma, Aşem’in tahammül edemediği şeylerdir. Dolayısıyla bu gibi yerlerde Varlığını göstermez.
Önceki yazımda sözünü etmeye başlamıştım. Sigarayı bıraktığım gibi, öfkelenmeyi de bıraktım. Sizi temin ederim, bir yılı aşkın zamandır hiç öfkelenmedim. Zor oldu mu? Hayır. Geveze vicdanımın bana yapacaklarını düşünüyorum ve hiçbir durumda sinirlenmiyorum. Kızma ihtimalimin olduğu konuşmalara girmeden önce ruhen kendimi hazırlıyorum, gafil avlandığım zamanlarda ise kendimi tutuyor, en ufak zararla tartışmadan kurtulmayı başarıyorum. Denemenizi tavsiye ederim.
Öfkesiz günler dilerim.