2014 yılı dünya için arzu edilmeyen savaşlarla geçen bir yıl olmuştu. Rusya-Ukrayna sürtüşmesi, sonrasında Rusya’ya uygulanan yaptırımlar, Rusya ekonomik krizi bir yanda, yaz aylarındaki İsrail – Hamas savaşı, IŞİD’e karşı açılan savaş ve en nihayetinde Avrupa’da ekonomik durumun pek de parlak olmadığının ortaya çıkması ile yılı tamamlamıştık.
2015 yılının ilk üç ayına baktığımızda ise tüm bu konularda bazı gelişmeler yaşanmakta olduğunu söylemek mümkün. IŞİD terörü tüm hızıyla devam ediyor, ancak Ukrayna ile Rusya arasında ateşkese gidildi. Rus ekonomisi kısmen düzeldi. Tahran ile Washington, İran’ın nükleer enerji programı üzerinde anlaştı. Avrupa’da yaşanan ekonomik kriz, parasal genişleme programıyla şimdilik sümen altı edilebildi. Yemen’de olanlar ise İran ile Suudi Arabistan’ın bir çekişmesi olsa da gerçekte pek de üzerinde durulmadı. Petrol fiyatları ise 50 dolar seviyesine düştükten sonra hemen herkesi mutlu edecek bir noktada, varil başına 65 dolarda denge buldu.
Sümen altına atılan sorunlar aslında hiçbir yere gitmedi. Tüm canlılığıyla karşımızda duruyor. IŞİD halen yok edilemedi. Ve IŞİD başta aleviler olmak üzere Sünni olmayan hemen hemen herkesi öldürmeye devam ediyor. Suriye’deki Yarmuk Filistin Mülteci Kampı’nda yaşanan IŞİD vahşetine ise dünya sessiz kalmayı tercih etti.
Avrupa şimdilik ekonomik krizi ertelese dahi, Yunanistan bölgenin en önemli sorunu olarak halen masanın üzerinde. AB, 2’şer, 3’er aylık ertelemelerle kısa vadeli düşünüp, günü kurtarmaya çalışıyor. Euro, dolar karşısında yükselmeye başladığı anda ise bu önlemler yeterli gelmeyecek ve beklenen kriz itinayla servis edilecek.
Ukrayna ile Rusya arasındaki ateşkes gerçek bir çözüm sunabiliyor demek mümkün mü? Yoksa o konu da kısa süreli bir sükunete mi kavuştu sadece? Rusya, Moskova’ya uçuş mesafesi 45 dakika olan bir ABD üssünü Ukrayna’da kabul eder mi? Hiç sanmam. Ukrayna’daki ayrılıkçıları Rus ordusu destekliyorsa, Ukrayna ordusunu da ABD eğitiyor. Bu bir sır değil. Patlamaya hazır bu konu şimdilik sessizlik içinde kenarda bekliyor.
Seçimlerden çıkan İsrail’de ise Netanyahu halen hükümeti kuramadı. Tüm dikkatler yeni koalisyon olasılıkları üzerinde yoğunlaşırken Hamas, yeni terör tünelleri yapma telaşında. Bir yandan Gazze’yi yeniden inşa etme konferansları düzenlenip, bu amaçla bölgeye para aktarma sözü veren ülkelerin Hamas nedeniyle çekinceleri sürerken, bir yandan İsrail Gazze’ye inşaat malzemesi sevkiyatına izin vermekle terör tünellerinin yapımına yardım mı ettiği ikilemini yaşıyor. Sınırdan yakın bir şekilde takip edilen Gazze’de, tünel çalışmalarının devam ettiği rapor ediliyor. Ancak henüz hiçbiri İsrail’i provoke edecek şekilde İsrail sınırına çok yaklaşmıyor. Sınır aşırı tüneller için sanki bir ön hazırlık sürüyor. Geçenlerde bu tünellerin bir tanesi çöktü. Tünel kazmanın bir sektör haline geldiği Gazze’de daha kaç tane tünel olduğu, İsrail’in bu tünellerin kaç tanesini tespit ettiği henüz paylaşılan bilgiler değil. Ancak son Gazze savaşından edindiğimiz deneyime göre bu tünellerin varlığı iyiye işaret değil. Yaz aylarında yeni bir İsrail-Hamas çatışması doğurabileceğini unutmamak gerek.
İran ile yapılan çerçeve anlaşma son halini haziran sonunda bulacak. Onca farklı açıklama, onca farklı öncelikler göz önüne alındığında akıllardaki tek soru; bir orta yol bulunup gerçekten imzalanabilecek mi? Madalyonun öbür tarafına bakarsak, bu anlaşmadan rahatsız olan Körfez ülkeleri silahlanma telaşında. Belki bunu nükleer silahlanma da takip edecek. Bu anlaşmanın Körfez ülkelerine daha fazla silah satabilmek için bir bahane yarattığını, bu durumun da silah endüstrisi güçlü Batı ülkelerinin çıkarlarına olduğunu söylemek yanlış olmaz. En son Katar, Fransa’dan yeni savaş uçakları almak üzere anlaştı. Zaten istikrarsız bir bölgede devletler silaha sarıldığında ne gibi bir sonuç beklenebilir tahmin etmek pek de güç olmasa gerek.
Gündemin en sıcak maddesi ise hiç şüphesiz Türkiye’de yapılacak seçimler. Seçimin sonuçları, partilerin alacağı oy oranı ile oluşabilecek senaryolar bölgenin kaderini kökten değiştirebilir. Unutulmamalı ki bu seçimden sonra önümüzdeki dört sene içerisinde başka bir seçimin yapılmayacak. Tesadüfen gelinen bu durumun demokrasi adına pek de sağlıklı olmadığını, her ne sebeple olursa olsun halkın en az iki senede bir sandığa gitmesi, yöneticilerin halktan daha doğru sinyaller alabilmesi için önemli.
Son iki ay içerisinde sahte ve geçici de olsa bir huzur ortamı oluştu. Bu artık gelmesi muhtemel daha ak günlerin habercisi olduğunu söyleyebilmek için ise henüz vakit erken. Rusya’dan Avrupa’ya, Türkiye’den Ortadoğu’ya kazan kaynıyor ve bir kıvılcım ile patlamaya hazır aslında. Hazırlıklı olmak gerek, bu yaşadığımız sadece fırtına öncesi oluşan bir sessizlik dönemi o kadar...