Her birimizin çocuk gibi hissettiği anlar hatta günler olmuştur. O gün yaptıklarımız olağan günlere nazaran farklı bir hal almıştır. Daha sorumsuz daha korkusuz ve daha mutlu olduğumuz anlara denk gelmiştir. Çocuk, çocuk olduğunun farkında değildir. Belki de ara sıra farkına varır. Onu seven, koruyup kollayan, ihtiyaçlarını gideren birisi veya birileri etrafında vardır. Ona bakmakla yükümlü ve bunu yapmaktan keyif alanlar olduğunda o çocuk mutluluğun ne olduğunun tadını almaya başlayan kişiye dönüşür. Hepimiz çocukların bir an önce büyümesi, onların istediğimiz yola girmesi, arzu ettiğimiz şekilde hareket etmeleri için elimizden geleni yaparız. Bizler onlar için en iyisinin ne olduğunu bilenizdir, ondandır. Çocukların kendi aklı veya hayalleri olduğunu unutur, yok sayarız. Kendi hayat deneyimlerimizi onlara aktararak tüm korkularımızı da aşılarız. Farkında olmadan onlara bunu verirken çoğu olayların onları aynı şekilde etkilemediğine de şahit oluruz. Bizim başımıza gelen bir olay ya da sınav onların başına benzer şekilde geldiğinde onların tepkisinin aynı olmadığını görünce ve sonuca bakınca kendimize pay çıkartırız. “Ben sana söylemiştim” veya “Bak gördün mü söz dinlemeyince ne oluyor?” deyip onların hayatı deneyimlemesine mani olmaya çalışırız. İnsanın doğası kendi başına gelenlerden ders çıkartmayı bilip daha ciddiye almaktır. Aksi halde yüzyıllardır söylenen aforizmalar, hayat derslerinden öğrenerek ilerlemek daha çabuk olmaz mıydı? Yapılması gerekenler bize söylenmedi mi? Ancak biz ne yapıyoruz? Söyleneni uygulamak yerine kendi bildiğimizi okumaya devam ediyoruz. Onun başına gelen benim başıma gelmez diyerek aynı hataları tekrarlıyoruz. Yapacak o kadar çok hata varken bilinenleri yeniden deneyimleyip genelde aynı sonuç ve hüsranla tanışıyoruz. Dışarıdan birini suçlamak için de çaba sarf ediyoruz. Kendi yaptığımız hatalar seçimlerimizin sonucu olduğundan sorumluluğu üstlenmek zor geliyor. Bu her yaşta olabiliyor.
Çocuk demek sorumsuzca, sonunu düşünmeden bir şeyler yapmak ve bunun tadını çıkartmaktır. Dalları ince bir ağaca tırmanırken düşeceğini düşünmeden keyifle hamle yapmak ve akabinde düşmenin verdiği keyif... Düşen çocuklara çok denk geldim. Yanlarında ona bakacak bir ebeveyn ya da yaşça büyük bir insan olamadığında ağrıya rağmen ağlayan yok, olmuyor. Ancak ilgi, şefkat ve sevgiyi verecek birini bulduklarında hislerini ortaya koyuyorlar. Bu ağrı genelde bir öpücükle bile geçebiliyor. Çocuğun tekrardan o ağaca çıkıp çıkmaması da onu teselli eden kişinin öğretisine bağlı oluyor. Ağaca çıkarsan düşersin denirse o çocuk artık çıkmıyor ya da pek yakında kendi düşen ağlamaz deyimiyle tanışıyor.
En şık kıyafetini giyen çocuk önüne bir su birikintisi veya çamur gölü çıktığında içine girip, atlayıp zıplamanın eğlence olduğunu düşünür. Ardından biri elbiselerinin pislenmesinin doğuracağı sonuçla onu kötü hissettirebilir. Çocuk bir daha ki sefer düşünerek dikkatle hareket edecektir. Aynı şekilde plajda kumdan kaleler inşa ettiğinde deniz dalgasının onları yok edebileceğine de denk gelecektir. Çocuk artık mutluluk, sorumsuzluk duygularını kendi kendine deneyimleyen birinden, düşünerek davranan, sonuçları kendisine bildirilen biri haline dönüşmeye başlayacaktır. Çocuk çocukluktan çıkmaya hazırlanmıştır.
Hiç dikkat ettiniz mi çocuklara, genelde büyüyünce ne olmak istersin diye sorulur. Hemen herkes çocukluk döneminin belli bir zamanında bu soruyla yüzleşmiştir. Sorunun cevabı soran büyükleri memnun hatta mutlu ederken çoğu zaman çocuğa çocukken neler yaptığını sormak akla gelmez. Çünkü herkes çocuğun bir an önce büyümesi derdine düşmüştür ondan. Büyüyenlere bir bakın mutlu oldukları anların çoğunda çocukça bir şeyler yapıyorlardır. Sonu belli olmayan, risk içeren, heyecan dolu bir deneyime girişiyorlardır. Çocukluktan gelen bu özlem ya da tatmin öyle ya da böyle insanları belli bir zamanda yakalar. Hayat birçok şeyi tecrübe olarak verirken, bilgiyi kullanıp bilge haline dönüştürürken elinden de bazı şeyleri alıveriyor. Çocuk olmak hissi, birinin seni düşündüğünü, seni kollayıp sevdiği fikrinden uzaklaştırıyor ne yazık ki...
Çocuk oldun mu hiç sen? Bugün çocuk olmak için neler verirdin? Bu soruları düşünmekte fayda var sanıyorum. Çocuk olmak an içinde yaşayıp yarını düşünmemektir. Hayatı anı anına deneyimleyip yaşamaktır. Çocuk hayattır. Hayat da çocuk gibi yaşamak... Bir kez kaybolan saflık veya masumiyet yeniden kazanılabilir mi?
Ben Benim kitabından bir şiirle son vermek istiyorum.
Büyümeyip
çocuk kalsaymışım
çocuk kalmalıymışım
yaşamak için
hayatın tadını almak uğruna
çocuk olmalıymışım
çocuk olduğumu fark edip
çocukluğun tadını çıkartmalıymışım
sen hiç çocuk oldun mu be adam?
ya sen hiç çocuk oldun mu be kadın?
soyunmayı saflık bilip
masumca utanarak tatmış
deneyimlemişim
ve bunun farkına varmamış
yüzümün kızarmasını hatırlamamışım
unutmuşum nedense
ilkler kıymetliymiş
çocuk olmak da...
bilememiş
değerini anlamamışım
henüz zincirlerimi takmamışken
yalarken yediğim dondurmanın
üzerime dökülmesini dert etmiş
elimden kaçan uçan balon için
saatlerce üzülüp göklere küsmüşüm
toz toprak yolda koşarken
terimi rüzgârın kurutmasını
takdir etmemişim
korkusuzca her ağaca çıkıp
bilmediğim meyveleri yerken
düşünce kanayan dizlerim
biri görene kadar acımazdı
hatırlarım
yağmurdan kaçmak yerine
ıslanarak dans etmekti yaşam
çamurdan pastalar yapmaktı hayat
kumdan kalelerin yıkılmaması umuttu
babamın sarılması
annemin kucaklaması
sırtımı kaşımalarıyla geçerdi ağrılar
kurduğumuz çete ve
arkadaş gurupları
en büyük zenginlikti
her biri sevgi doluydu
küçücük kalbimde
herkese kocaman yer vardı
sığdırmak pek de kolaydı
o ne dedi bu ne yaptıları
umursamaz bir tavır alır
büyüyecek miyim diye düşünmez
bana gereken her şeyin Biri tarafından
karşılandığını görmez
anlamazdım
beni gözeten koruyup kollayan
başka daha neler neler varmış
ben yaşarken fark etmemişim
o yüzden sorguluyorum
ben yaşamış mıyım geçiştirmiş miyim diye
ben gerçekten çocuk muydum
çocukluğun tadına varmış mıydım
yeniden çocuk olmak var
yine çocuk kalıp öylesine ıskalamak
çocuk kafasıyla
çocuk heyecan ve coşkusuyla
çocuk olmak
çocuk gibi yaşamak
çocukça yaşlanmak...
söyle bana
sen hiç çocuk oldun mu be çocuk?
yoksa sana hep sordular mı
büyüyünce ne olacaksın diye
çocuk olacağım
çocuk kalacağım
çocuğum deseydin ya...
sana da mı olmadı?