Necip basınımızda, siyasî tuluatın magazine nasıl tekâmül ettiğini son günlerdeki ‘Selahaddin’ muhabbetiyle müşahede etme imkânını bulduk.
Uluslararası İlişkiler Profesörü, Başbakanımız Ahmet Davutoğlu, “...Artık ona Selahattin Demirtaş demeyeceğim. Niye demeyeceğim? Çünkü Selahattin ismi, Selahaddin Eyyübi’yi hatırlatır bize, Selahaddin Eyyübi’yi. O ise Kudüs’ü ‘Yahudiler’in kutsal mekanı’ diyor. Cahil, Selahattin adından utan, Kudüs bizim kutsal diyarımızdır. Selahaddin Eyyubi’nin diyarıdır” dedi.1
Böylece, Kudüs’ün Yahudilerin kutsal mekânı olmadığını en yetkin ve selahiyetli ağızdan cümleten öğrenmiş olduk.
Sn. Cumhurbaşkanımızın ağzından öğrendiğimiz ilave yeni şey ise Kudüs’ün Müslümanların en önemli Kâbesi olduğu keyfiyeti.2
Yahudiler bağlamında
Yahudiler bağlamında söylenebilecek şeylerden bir tanesi Cennetmekân Selahaddin Eyyubi’nin, Haçlılar tarafından Kudüs’ten sürülen Yahudileri şehre tekrar yerleştiren kişi olup onların hayır duasını aldığıdır. Ruhu şad olsun!
Türk insanının Selahaddin Eyyubi’ye ilişkin bilmediği hususlardan bir tanesi, Eyyubi Hanedanının tabibinin Ortaçağın en büyük Yahudi din bilgini Musa Ibn Meymun veya Arapça tam adıyla Abu Imran Musa bin Maimun bin Ubaidallah al-Qurtabi olduğudur.
Musa Ibn Meymun Yahudiliğini Muvahhidler egemenliğindeki İspanya topraklarında yaşayamadığı için önce Fas’a iltica etti. Oradan da Mısır’a kaçmak zorunda kaldı. Mısır’daki Yahudi toplumunun başkanı oldu. Aynı zamanda önce Selahaddin Eyyubi’nin başveziri Al Qadi Al Fadil’in bilahare de Selahaddin Eyyubi’nin, onun vafatından sonra da hanedanının tabipliğini yaptı!
Dahası naaşı, öldüğü Mısır topraklarından Arz-ı Mev’ud’a götürülüp Kuzey İsrail’deki Taberiye Gölünün kıyısına defnedildi. Bu Eyyubi Hanedanının himmetiyle gerçekleşti.
Bu bilginin Dalalat ul Hairin (İbranicesi Şaşkınların Kılavuzu anlamındadır) isimli eserini Arapça yazdığını acaba kaçımız biliyor?
Tarihin garip bir tecellisi şudur ki, tarih boyunca İsrail topraklarındaki Yahudileri onları ezen devletlerin şerrinden kurtaranlar İranlı Cyrus/Keyhüsrev, Arap Hz. Ömer, Kürt Selahaddin Eyyubi ve Osmanlı Türkü Yavuz Sultan Selim olmuştur.
Yavuz Sultan Selim yalnız Kudüs’ü değil tüm Arz-ı Mev’ud coğrafyasını Yahudilere tekrar açan padişahtır. Ruhu şad olsun!
Osmanlı bağlamında Orhan Bey, Fatih Sultan Mehmet, İkinci Beyazıt, Yavuz Sultan Selim ve annesi Yahudi olan Kanunî Sultan Süleyman; yakın tarihteyse Abdülmecit ve Abdülaziz, Yahudilerin en büyük koruyucuları olmuşlardır.
Kanuni Sultan Süleyman, Kudüs surlarını onartan ve bakımsız kalmış olan Harem-üş-Şerif’i temizleten padişahtır.
Harem-üş-Şerif – Hz. Süleyman Mabedi – Beyt-ül-Makdis – Kudüs
Harem-üş-Şerif olarak bilinen El Aksa Camii ve Kubbet-üs-Sahra’nın (Hz. Ömer Camii olarak da biliniyor) bulunduğu tepe Romalılar tarafından yıkılmış olan Hz. Süleyman Mabedi’nin, Arapça adıyla Beyt-ül-Makdis’in bulunduğu tepedir. Arapça adı Urşalim olan kent ‘Kudüs’ sıfatını Beyt-ül-Makdis’e izafeten edinmiştir. Şehrin Arapça isminin tamamı Urşalim Al Quds’tur.
Kudüs’ün İslam güçleri tarafından fethedilmesini müteakip, Yahudiler Kudüs’e tekrar yerleşme ve dinlerini yaşama imkânına kavuştular. Bu Bizanslıların onları kıyıma uğratmasından sekiz, Romalıların onları Yahudiye’den sürmelerinden 500 sene sonra gerçekleşti.
Kudüs’te geçirdiği zaman zarfında Hz. Ömer, Sofroniyus (Kudüs patriği) tarafından evvelce Hz. Süleyman Mabedi’nin bulunduğu Tapınak Tepesine götürüldü. Oranın çöplüğe dönüşmüş halini gören Hz. Ömer orayı temizlettikten sonra ahşap bir cami yaptırdı.3
Aynı konuyu işleyen diğer bir akademik bir kaynak ise, “Tapınak Tepesine ulaştıktan sonra Halife (Hz. Ömer), Hıristiyanların Yahudi dinini hor görmelerinin bir ifadesi olarak çöple doldurdukları bu mekânı görünce tiksindi. Ve Yahudilere olan saygısına binaen bu alanı temizletti” diyor.4
Yukarıdaki paragraflardan anlaşılan temel husus Yahudilerin Kudüs’e ancak Hz. Ömer sayesinde dönebildikleri ve Hz. Ömer’in Bizans tarafından çöplüğe çevrilmiş olan Hz. Süleyman Mabedi’nin (Beyt-ül-Makdis’in) avlusunu temizletme şerefine nail olduğudur.
Selahaddin Eyyubi’nin hikâyesi
10. asır - Kendi insanlarının ve akrabalarının şerrinden ve onlar tarafından devrilmekten korkan Abbasi halifeleri güvenliklerini Türklerden ve Acemlerden devşirdikleri İslamlaşmış Mevali’lerden5 müteşekkil muhafız alaylarına emanet ediyorlardı. Abbasi ordularındaki bu askerlerin oranı gittikçe büyüyordu. Bunların ileri gelenleri sultan naipliği yaparak Atabek namıyla bölgesel idari birimlerin başına atanıyorlardı.
1098 - Haçlılar Edessa (Urfa) ve Antakya’yı Musul Atabek’i Kerboğa’nın elinden aldı.
1099 - Haçlılar Kudüs’ü zapt etti.
1127 - Kerboğa tarafından yetiştirilen Aksungur el Hacib oğlu İmadeddin Zengi Musul Atabek’i olarak atandı. 1128’de Halep Atabekliği de ona verildi.
1132 - İmadeddin Zengi, Bağdat Halifesi El Mustarşid’in üzerine yürüdü. Kaybetmek üzereyken Tikrit emiri ve bir Kürt olan Eyüp (Selahaddin Eyyubi’nin babası) tarafından kurtarıldı.
1146 - İmadeddin Zengi uşağı tarafından katledildi. Musul Atabekliğini ağabeyi Seyfettin’e bırakan Nureddin Zengi babasının yerine geçti.
1149 - Nureddin Zengi’nin Komutanlarından Şirkuh (Selahaddin Eyyubi’nin amcası) Antakya Prensi Raymond’u yenip başını Nureddin Zengi’ye gönderdi.
1163 - Kudüs Kralı Amaury gözlerini Mısır’a dikince, Nureddin Zengi komutanlarından Şirkuh’u (ve yeğeni Selahaddin Eyyubi’yi) Şii mezhepli Fatımilerin idaresindeki Kahire’ye yardıma gönderdi.
1168 - Endülüs Kurtubalı büyük Yahudi düşünürü ve tabibi Musa ibn Meymun Muvahhidlerin dinî baskısından kaçarak Mısır’a yerleşti.
1169 - Halife Al Adid Şirkuh’un yeğeni Selahaddin Eyyubi’yi onun yerine atadı.
1171 - Yahudi düşünürü Musa ibn Meymun önce vezir Al Fadil’in sonra Selahaddin Eyyubi’nin, o öldükten sonra da 1204 yılında ölene kadar Eyyubi hanedanının doktoru oldu.
1171 - Nureddin Zengi, Mısır’da veziri olan Selahaddin Eyyubi eliyle iktidarı tamamen ele geçirip Fatımi hanedanını iktidardan uzaklaştırarak Şii halifeliğini lağvetti.
1173 - Selahaddin Eyyubi’nin Mısır’da fazla güçlendiğini düşünen Nureddin Zengi, iktidarını perçinlemek için Mısır’a sefer düzenlemeye karar verdi.
1174 - Ancak Nureddin Zengi bunu gerçekleştiremeden hastalandı ve öldü.
1183 - Selahaddin Eyyubi Halep’i Zengi’lerin elinden alıp Suriye ve Mısır’ı hâkimiyeti altında birleştirdi.
1187 - Selahaddin Eyyubi Kudüs Haçlı Krallığı ile Hittin’de yaptığı savaşı kazandıktan sonra Kudüs’ü de alarak bölgesel hâkimiyetini kesinleştirdi. Selahaddin Eyyubi Haçlıların kovduğu Yahudileri tekrar Kudüs’e yerleştirdi
1193 - Selahaddin Eyyubi öldü.
1291 - Doğu Akdeniz’deki Haçlı varlığının iktidarı Eyyubilerden devralan Memlukların eliyle son bulması için 98 senenin daha geçmesi gerekecekti.
Ahalisi Arap ancak idari ve askeri bürokrasisi Türk olan Memluk Devletini gene bir Türk devleti olan Osmanlılar 1517 senesinde yıktı. Ortadoğu’daki Arap halkları onları 900 sene yönetmiş olan Türk egemenliğinden ancak Birinci Dünya savaşında İngilizlerle işbirliği yaparak kurtulabildiler. Bunu yapabilmelerini kısmen, Osmanlı ordusundaki 4000 Arap asıllı subayın örgütlü ihanetine borçlu oldukları gazeteci Hüsnü Mahalli’nin İstanbul Üniversitesinde 1990 yılında verdiği Türk- Libya İlişkileri başlıklı doktora tezinin 14-16. sayfalarında teferruatlı bir şekilde anlatılıyor.
Haçlı istilası dönemine dönecek olursak, ortamı Türk asıllı Nureddin Zengi’nin hazırladığını ancak bundan faydalanan tarafın Kürt asıllı Selahaddin Eyyubi ve hanedanının olduğunu görüyoruz. Bağdat halifesine kendisini 1055’te “Doğunun ve Batı’nın Sultanı” olarak ilan ettiren Tuğrul Bey’den beri sadece şekilde egemen olan Araplar, bu sanal egemenliklerini 1258 yılında Cengiz Han’ın torunu Moğol Hükümdarı Hülagû Han’ın Bağdat’ı yağma edip yıkması, Abbasi Halifesi Al Mustasım’ı öldürmesi ve Abbasi Devletine son vermesiyle kaybettiler. Bölge halkıysa, yöneticileri Moğol, Türk veya Kürt asıllı olsunlar, netice itibariyle Arap’tı ve günümüze kadar da Arap kaldı.
Netice-i kelâm
21. yüzyılda, çağdaş eğitim görerek tarih bilinci edinmiş olan Arapların kendilerini yönetecek Türk kökenli Nureddin Zengi gibi yeni bir Atabek’in liderliğine teşne olup olmadıkları tartışmaya açıktır. Dahası, İslam dünyasının liderliğine soyunmuş olan modern zamanların Fars kökenli Zal oğlu Rüstem’leri, balistik füzeleri ve nükleerleşme sevdalarıyla oldukça dişli bir rakip görüntüsü vermekteler.
Kaynak: MAALOUF, Amin, Les Croisades vues par les Arabes, Paris, JC Lattes, 19836
1 http://www.milliyet.com.tr/davutoglu-ona-artik-selahattin/siyaset/detay/2052772/default.htm
2 http://www.hurriyet.com.tr/gundem/28897553.asp
3 Kudüs Muhasarası maddesi http://en.wikipedia.org/wiki/Siege_of_Jerusalem_(637)
4 Kudüs’te Müslüman Dönemi http://www1.american.edu/ted/hpages/jeruselum/muslim.htm
5 Mevali: Emevilerin, hürriyetine kavuşan Arap olmayan Müslüman kölelere verdikleri sıfat.
6 Arapların gözünden Haçlı Seferleri