G eçtiğimiz ayki yazımda, yurtdışında eğitim hakkında bilgileri sizlerle yeni köşemde mayıs ayından itibaren düzenli olarak sunacağımı paylaşmıştım. Köşeye bir isim vermem gerektiğini öğrenince, aklımdan Global Eğitim ve Eğitim Pusulası gibi birçok başlık geçti. Sonunda eşimin de önerisiyle farklı bir isimde karar kıldım: Veritas…
Latince ‘doğruluk’ anlamına gelen Veritas, Roma mitolojisinde hakikatin tanrıçasıdır. Ayrıca terim bugün Yale ve Harvard gibi birçok üniversitenin mottosunda da yer alıyor. Çünkü eğitim bizi doğruya, hakikate götürür. Benim de yazılarımdaki amacım, yurtdışında eğitim hakkında doğru bilgileri alabileceğiniz bir köşe yaratmak. Şimdi Veritas’a doğru yolculuğumuza başlayalım…
Yaz tatili yaklaşırken velilerden ve öğrencilerden bu aralar bana en sık yöneltilen soru, yaz aylarını en faydalı şekilde nasıl değerlendirecekleri oluyor. Kimi öğrenciler aylar öncesinden yurtdışında lise ve üniversite kampüslerinde yer alan yaz programlarından kabullerini aldılar. Bazıları kredili, bazısı ise kendini geliştirmek amaçlı ‘enrichment’ derslerine kayıt oldular. İstanbul’daki üniversitelerin lise öğrencileri için organize ettikleri yaz programlarına kayıt olanlar da var tabii. Fakat yaz programına gidiyor olmak, programına katıldığınız üniversiteye kabul olacağınız ya da özgeçmişinizi bir anda güçlendireceğiniz anlamına gelmiyor. Burada amaç öğrencinin ilgi duyduğu alan(lar)da kendini geliştirebileceği veya yeni alanları keşfedebileceği akademik bir ortamı teneffüs etmesi.
Tabii akademik bir ortam yerine iş ortamını deneyimlemek de kimi öğrenciler için çok faydalı olacaktır. Bazı liselerde yapılması zorunlu olan meslek gözlemleri, öğrencinin ilgi alanında faaliyet gösteren bir iş yerinde deneyim kazanmasını sağlıyor. Çoğu zaman öğrencinin kafasındakiyle gerçek hayatta deneyimlediği meslek, birbirinden çok farklı oluyor. Dolayısıyla bu da kişinin kariyer ve akademik planlamasında etkili oluyor.
Sanat ve spor gibi alanlarda yeteneği olan öğrenciler, antrenmanlarına ve yarışmalara katılmaktan bir yaz programına gidecek ya da meslek gözlemi yapacak zamanı bulamayabilirler. Her öğrencinin tutkusu ve ilgi alanı farklı olacağından, tabii ki bu gruba giren öğrencilerin çizdikleri yolda ilerlemeleri önemli olacaktır. Özgeçmişte üniversite temsilcilerinin en önem verdikleri nokta, sürekliliktir. Öğrencinin yıllarca bir iki alanda sürekli ilerleme göstermesi, çok sayıda aktiviteyi yüzeysel olarak yapmış olmasından daha değerlidir.
Peki, yaz programına gitmek istemeyen, sanat ve spor alanına ilgisi olmayan öğrenciler için fırsatlar var mı? Hem de yüzlerce! Örneğin ailesinin tarlasında yazını geçirmek zorunda kalan bir öğrenci, tarladaki kuşlara verdiği yem miktarı ve sıklığına göre kuşların davranışlarındaki farklılıkları gözlemlemiş, bunun hakkında bir rapor yazmıştı. Bahsettiğim bu öğrenci MIT’ye girmeye hak kazandı. Yale’den bir arkadaşım ise, yazlarını evinin yakınındaki ormanda geçirerek, daha önce sınıflandırılmamış bir örümcek cinsi keşfetmişti! Tabii bulduğu örümceğin sınıflandırılmadığını bilmesinin nedeni küçük yaştan bu alanda araştırmalar yapmasıydı. Bunun gibi yüzlerce örnek var. Fırsat yaratmak bizim elimizde, yeter ki ilgi duyduğumuz alanları tespit edelim ve yazın yapılabilecek aktiviteleri planlarken biraz yaratıcı olabilelim.
Şimdiden herkese verimli ve dolu dolu geçecek bir yaz diliyorum. Umuyorum ki öğrenciler yaz aylarını yalnızca dinlenmek için değil, aynı zamanda sevdiği alanlarda kendilerini geliştirmek için bir fırsat olarak görürler. Zaten insan sevdiğini yaparken yorulmaz, aksine yaptığından enerji alır ve dinlenir.