Şavuot’u yeni geride bıraktık. Size bir itirafta bulunayım mı, sevgili okurlar? Hayim gideli beri doğru dürüst hiçbir şeyin farkında değilim. Hayatımı bir sis bulutunun arkasından yaşıyor gibiyim. Bu düzelecek mi? Düzelecek tabii.
Şavuot, Hayim’in beşinci ay mevlutuna denk geldi ve kaçırmamak için büyük çaba sarf ettiğim bu zorunluluk, korkarım ki bayramın önüne geçti. Bu hatamı telafi etmek için On Emir hakkında bulduğum ve Rabi Blech’in emirleri günümüze uyarlayarak kaleme aldığı bir yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Birinci Emir-Ben… Tanrın Aşem’im: Tanrı olmasaydı, bizi ahlaklı bir hayat sürdürmeye zorlayan bütün sınırlamalar kalkardı. Bu emir birinci sırada yer alır çünkü 10 (emir), bu birincisi olmasaydı, geri kalanı (0)a dönüşür, Yüce Yaratan’ın görüntüsünde yaratılmış olmamızın bir anlamı, itici gücü, asaleti kalmazdı.
İkinci Emir-Benim Önümde, senin için başkalarının tanrıları (muteber) olmasın: Örnek aldıklarımızı değerleriyle değil ve parasal karşılıkları ile ölçtüğümüz zaman, sahte tanrılara tapınmış oluyoruz. Öyle bir hayat sürdürüyoruz ki, banka kasamızı dolduruyoruz ama ruhanilik çekmecemizi boş bırakıyoruz. Çocuklarımıza başarının yolunu gösterirken, tinselliklerini beslemeyi ihmal ediyoruz. Kendimizi sürekli bizden zengin olanlarla karşılaştırıyor ve aslında neyin saygıdeğer olduğunu gözden kaçırıyoruz.
Üçüncü Emir-Tanrın Aşem’in İsmini boşa kullanma: Tanrı adına işlenen kötülükleri düşünecek olursak, bu emrin ne kadar hayati bir önem taşıdığı ortaya çıkar. Tanrı adına, onun kutsal ismini telaffuz ederek işlenen terör eylemlerini hayal edebiliyor musunuz?
Dördüncü Emir-Şabat gününü, onu kutsal ilan etmek üzere hatırla: Şabat, bir istirahat gününden çok daha fazlasıdır. Diğer altı gün, etrafımızdaki dünya ile ilgilidir. Altı yönü temsil ederler: Kuzey, güney, doğu, batı, yukarısı ve aşağısı. Oysa yedinci gün içe döner. Kendimizle ilgilenme zamanıdır. Altı gün boyunca vücudumuzu öne çıkarırız. Yedinci gün ise ruhumuza adanmıştır.
Beşinci Emir-Babana ve annene saygı göster: Günümüzde insanların ölümden daha çok korktuğu bir şey varsa, o da yaşlılıktır. Oysa Tora “Yisrael’in yaşlılarından” söz ettiğinde, bu, büyük bilgeliği olan insanlara yapılmış bir iltifattı. Artık ne yazık ki, öyle değil. Günümüzde yaşlılık demek, zamanın gerisinde kalmak, fiziksel ve zihinsel bozulma demek. Bilirsiniz, bu emir, Tanrı ile insan arasındaki ilişkilerin ele alındığı birinci levhada bulunur. Nedeni gayet basit: Bizim yaratılmamızda, Tanrı gibi, anne ve babamız da rol oynamıştır.
Altıncı Emir-Cinayet işleme: Amaç ne olursa olsun, cinayet işlemek yasaklanmıştır. Oysa 20. yüzyıl ırksal nedenlerden ötürü cinayeti yasallaştırmıştır. 21. yüzyıl ise dinî inançlar yüzünden işlenen cinayetleri haklı göstermeye çalışmaktadır.
Yedinci Emir-Zina işleme: Bir zamanlar evlilik yemini, hayat boyu sürecek bir mutluluğun en büyük teminatıydı. Artık öyle mi? Büyükleri örnek alan gençler, en büyük mutluluğun sadakat değil, sınırsız cinsellik olduğunu sanıyor. Sonuç ortada. Yıkılan, hatta hiç kurulamayan yuvalar…
Sekizinci Emir-Çalma: Talmud açısından hırsızlık, birinin malını almaktan çok daha fazlasıdır. Kişinin zorunluluklarını yerine getirmemesi, parasını aldığımız işin karşılığını tam manasıyla vermemek, dunlar her hırsızlıktır. Günümüzde artık zaman da çalınıyor: İşe geç gelip erken çıkmak, gereksiz yere hasta raporu almak, iş arkadaşlarıyla mesai saatinde sohbetle fazla vakit geçirmek, öğle yemeğini masa başında yemek sonra öğle tatiline çıkmak… Ve daha neler, neler. Yaptığımız iş ne olursa olsun, sekizinci emri ihlal etmemeye özen göstermeliyiz.
Dokuzuncu Emir-Yalancı tanık olarak ifade verme: Sözcükler silah gibidir. İyileştirebilirler ama öldürebilirler de. Yalancı tanıklık, cinayet ile aynı levhada yer alır. Tanıklığın sadece mahkemede yapılacağını düşünmek yanlıştır. Kötü konuşmalar, dedikodu, iftira, laf getirip götürme ile gün boyu uygulanır. Sözcükler itibarı zedeler, arkadaşlığı öldürür ve dikenli tellerden daha çok can yakar.
Onuncu Emir-Akranına ait… hiçbir şeyi arzulama: Bu emir sadece hareketlerimizi ve konuşmamızı değil, düşüncelerimizi bile kontrol altına almamız gerektiğini gösterir. Bir şeyi istemek, ihtiyaca dayalıdır; yerine gelmesi tatmin getirir. Her şeye sahip olmamız mümkün değildir. Bizim de elimizdekine sahip olmayan insanlar var. Gıpta, kişiyi yer bitirir.
On Emir’in geçmişte kaldığını artık uygulanamayacağını ne yazık ki söyleyenler var, sevgili okurlar. Bilmem bu yazı, Tora’nın zamansızlığını göstermesi açısından yararlı oldu mu? Tora yolunuzu hep aydınlatsın.