CHP hükümeti kurar, MHP ve HDP dışarıdan destek verirse, emekliye, çiftçiye verilecekler konusunda uzlaşma sağlanabilir. Toplumun beklentisi üzerinde bir düzen yaratılabilir… Bu arada altı ayda AKP tüm kadrolarını tarumar eder ve yeniden seçime gidilir. Ancak 25. dönem milletvekillerinin özlük hakları konusunda bir yasa çıkarılması beklenebilir. Malum iki seneyi doldurmadan haklarını alamıyorlar. Dolayısıyla milletvekilleri, erken seçimin önünü tıkamamaları için ikna edilmeli.
Mümkünse kollarını açmış, herkesi kucaklayabilecek kadar sevgi dolu olsun. Gülümsemeyi unutmasın. Hicvi bilsin. Karizmatik, uzun boylu ve öfkeyi çoktan terk etmiş olsun…
Şaka değil. Bu vasıflarda tanıdığınız biri varsa, hemen Ankara’ya haber verin. AKP’ye tam da böyle bir lider acilen lazım... Tıpkı 13 yıl önceki gibi…
13 yıl önce “değiştim” diyen Tayyip Erdoğan yolculuğuna, tüm Türkiye’yi kucaklayarak başlamıştı. Meşakkatli yılların, çetin rüzgârların altından dimdik çıkmayı başardı. Sonra 2014’de değiştirdiği yolculuğu benimseyememiş olacak şartları da aynı saydı. Ancak Türkiye’de her dönem siyasi tartışmalara alışık olan halk, bir şekilde cumhurbaşkanları tarafından kucaklanmaya da alışkındı. Hal böyle olunca, “Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı” sloganının benimsenmesi için yoğun emek verildi. Ancak makamın nerdeyse yüz yılı bulacak genetik kodlaması, farklı bir geleneği bünyesinde barındırıyordu... Yine de ilk günler sorunsuz gibi ilerleyen sistemdeki aksaklıklar, seçim yaklaşırken gün yüzüne çıkmaya başladı. AKP’nin yaptırdığı anketler tek tek masaya konduğunda seçmenin nabzı, yüzde 39-42 arasında atıyordu. Defalarca farklı şirketlere anketler yaptırıldı ancak işini ciddiyetle yapanlardan alınan sonuçlar belliydi. Tayyip Erdoğan riske giremezdi. Eline mikrofonu aldığı gibi sahaya indi. Şehir şehir dolaşmaya başladı. Halkla kucaklaşmalar etkili olabilirdi. Fakat konuşmaların içeriği, kucaklaşmalardan ziyade öfke patlamalarına dönünce, halk sığınacağına inandığı limanda aşırı rüzgâra maruz kaldı.
İşin özü sevgili okuyucular, seçim sonuçları AKP için sürpriz olmadı. Zaten bekledikleri hatta bildikleri sonuçlardı. Tabii ki seçim öncesi bunu belli edecek değiller. Seçim sonrasında ise büyük şoktan ziyade, çözüm arayışları hararetle tartışılıyor.
İKTİDAR
AKP, iktidara alışkın bir parti olarak elbette gücünü elinden bırakmak istemez. Hatta bazı manşetlere baktığımızda, “AKP’nin olmazsa olmazı Erdoğan konusu tartışmaya açılmayacak” mesajları verildi bile… Bu durumda Erdoğan’ın dediği olmazsa, AKP’nin içinde olduğu bir koalisyon da kurulamaz.
Ankara kulislerine şimdilik espri konusu olan ihtimal, Ahmet Davutoğlu yetki almasıyla on gün içinde hükümeti kuramazsa, Erdoğan hiçbirinize görevi vermiyorum, ben yaparım der mi? Yasal olarak mümkün olmadığı düşünülen bu ihtimali şimdilik bir yana bırakırsak, saray sessizliğinin anlamı birçok senaryoya hukuki zemin arayışı olmalı…
KOALİSYON
CHP hükümeti kurar, MHP ve HDP dışarıdan destek verirse, emekliye, çiftçiye verilecekler konusunda uzlaşma sağlanabilir. Toplumun beklentisi üzerinde bir düzen yaratılabilir… Bu arada altı ayda AKP tüm kadrolarını tarumar eder ve yeniden seçime gidilir. Ancak 25. dönem milletvekillerinin özlük hakları konusunda bir yasa çıkarılması beklenebilir. Malum iki seneyi doldurmadan haklarını alamıyorlar. Dolayısıyla milletvekilleri, erken seçimin önünü tıkamamaları için ikna edilmeli.
DAVUTOĞLU KONUSU
Aslında sorun ya da çözüm cümlelerinde tam yerini bulamıyor. Yerine geçebilecek isimler tartışılıyor ama işin içinden çıkılması şimdilik zor görünüyor. Alternatifi kim olabilirden daha önemli bir soru var. Kim toparlayıcı olabilir? Toplumu ve meclisi kucaklayabilecek lider kim?
ERDOĞAN DURUMU
Ortak yorumlar, toplumun konumlandırdığı rolün dışına çıktığında birleşiyor. Erdoğan’ın kucaklayıcı bir makamın niteliklerine göre hareket etmesi bekleniyordu. Günlük siyaset meselelerine bulaştığında işler değişmeye başladı.
GÜL GELİR Mİ?
Davutoğlu’nun konumunda gelmeyeceği kesin. Ama Tayyip Erdoğan, yeni bir seçim kararıyla AKP’nin üç dönem kuralını da atladığı için Erbakan gibi partisinin başında kalmayı seçerse gelir. Yani Abdullah Gül, dengeler tamamen değiştiğinde cumhurbaşkanı olarak, evet gelir.
SONUÇ
AKP’de bardak bir kez kırıldı. Parçalar en sağlam haliyle de yapışsa izler kalır.
Türkiye’yi tartışmalı bir dönem bekliyor. Fakat bu seçimin en önemli kazananlarından biri sosyal medya olmasının dışında benimsenen görüş, çoğunluk değil, çoğulcu demokrasi anlayışının kazandığı...