Bugün hiç şikâyet etmeyeceğim. Öylesine mutluyum. Merdiven altından geçmekten imtina eden, kara kediden uzak duran ben, şimdilerde bunları umursamıyorum bile. İnsan bünyesi hem çok basit, hem de çok karmaşık. Yaklaşık bir hafta önce bir tiroit ameliyatı geçirdim. Yakışıklı doktorum bana hayatı toz pembe gösterdikten sonra ertesi gün sabahın 7:20’sinde gülümseyen bir yüzle ziyaretime geldi. Taburcu olabileceğimi söyledi. Elime bir reçete tutuşturdu, ‘tekrar görüşene kadar bunları uygulayın’ dedi.
Eve döndükten sonra ilk işim cep telefonumu kapatıp, yatağa girmek oldu. Pırıl çarşaflar, yeni bir pike ve eski adetlere göre nekahat dönemlerinde kullanılmak üzere göğsünde pembe fiyongu olan geceliği giydim, sabahlığını da yatak ucuma koydum. Ve derin bir uykuya daldım. İki gün sürdü bu uyku; hiçbir beyaz atlı prens de yanıma uğrayıp ayağa kalkmam için girişimde bulunmadı. Sokağa çıkamamam ise asla iyiye alamet değildir.
Ama ne yapalım, bunun da iyi taraflarını görmek gerek. Ev bir anda çiçek bahçesine döndü. Ada’da okumak üzere kitaplar birikti; bitter sevdiğimi bilenler ufak reyonlar oluşturdular. Dostlar ve aileyle paylaşmak çok güzel. Ama her şeyin azı karar çoğu zarar. Aşırı uçlarda yaşamak gibi bir alışkanlığım olduğundan, aşırı uykudan sonra ‘jet lag’ durumları başladı…
Sanırım endokrinologun vereceği ilaç takviyesinden sonra dengeler yerine oturacak. Bu vesile ile doktorların sağ kolu olan sekreterlerden de söz etmek istiyorum. Ameliyat öncesi konusunda uzman iki profesörden görüş almak istedim. Her ikisine yakın zamanda ulaşamayacağım cevabını aldım. Bu asla algılayamayacağım ve de kabul edemeyeceğim bir yanıt. Tek kelimeyle ‘Ala Turka’ usulü, araya tanıdıklar koyarak iki gün peş peşe randevularımı aldım. Ertesi gün, bekleme odasında sekreter, ‘Ay, çok şanslısınız Tilda Hanım, bir iptal oldu da sizi alabildik. Yoksa Hoca üç ay sonrasına gün veriyor’ dedi.
Neyim şanslı anlamadım. Hastaysam üç ay mı beklemeliyim? Yoksa ‘halk günü’ne mi denk geldim. Doktorlara her an ihtiyaç duyulabilir. Ancak, bir gerçek daha var ki, kimse vazgeçilmez değildir.
Ertesi günü yine birkaç ay önceden randevu vermeyen ikinci doktora gittik. Sekreteri güler yüzlü, panik atağımızı sakinleştiren, ruh güzelliğini yansıtan bir genç bayan. Gerekeni yaptı ve bizi uğurladı.
Bu geçiş dönemimde yardımcı olan tüm dostlarıma teşekkür ederiz. Ve annemin hep tekrarladığı üzere: ‘Eğitim, sağlık; bu konularda her kapıyı zorlayacaksın’.