Temmuz ayının Tora’nın Yolunda yazısında fiziksel ve tinsel ödülden söz etmiş, eğer gerçek ödül Gelecek Dünya’da verilecekse, Tora’nın ödül ve cezayı (bolluk-kıtlık, barış-savaş, sağlık-hastalık, vb.) neden bu dünyada vaat ettiğini sormuştuk.
Kutsal Olan, bize Tora’yı verdi. Tora, Hayat Ağacı’dır. Tora’da yazılı olanlara tam bir bilgi ile vakıf olan ve onları yerine getiren, Gelecek Dünya’da yaşamaya hak kazanacaktır. Tora bir söz daha verir: Eğer emirlerini sevinçle ve hevesle gerçekleştirirsek, Tanrı bize engel olan unsurları (hastalık, savaş, açlık, vb.) ortadan kaldıracak ve aksine bize bolluk yağdıracak ki, rahatça çalışıp bilgeliği öğrenebilelim, mitsva’ları yerine getirebilelim ve Gelecek Dünya’da yaşama hak kazanabilelim.
Düşünecek olursak, Aşem’in bize bu dünyada rahatlık vaat etmesi bir dürüstlük eylemidir. Rahat ettiğimiz takdirde O’nun emirlerini yerine getirebilecek ve ödül alabileceğiz. Daha ne istiyoruz peki? Koşullar gayet açık. ‘Benim’ dediğimi yap, hem bu dünyada rahat et, hem Gelecek Dünya’dan pay al.
Biz kimin dediğini yapıyoruz peki? Etkilemek istediğimiz kişilerin. Evimizi yeniden dekore ederken örneğin, kendi zevkimize mi öncelik tanıyoruz? Bize huzur verecek ortamı yaratmaya mı çalışıyoruz, yoksa filancanın yapmaya çabalayıp da yapamadığını bir şekilde öğrenerek, “aha sana ev!” diye gözünün içine mi sokuyoruz? Eğer zevk sahibiyseniz, dekorasyonunuz zaten beğenilecektir. Hayatım boyunca oturduğum evleri tasarlarken rahatlık unsurunu düşündüm çünkü rahatlık, yanında huzuru da getirir.
Bakıyorum, insanlar güneş gözlüğü seçerken bile modaya önem veriyor. Bir gözlük, kişinin yüz hatlarına yakışmalı, simasıyla bütünleşmeli. İnsan modası geçti diye güneş gözlüğünü atar mı? Atıyor maalesef. Neden? Çünkü daha seçerken modaya göre seçiyor da ondan.
Bunların tabii ki mitsva’lar ve Gelecek Dünya ile doğrudan ilgisi yok. Neden konu değiştirdik peki? Etkilemekten söz ediyorduk. İyi, düzgün ve dürüst davranışlarımızla Aşem’in gözüne girmeye çalışacak yerde, arkadaş çevremizin ve komşularımızın gözünü boyamaya çalışıyoruz. Belli bir yaşam standardını tutturabilmek için sürekli borçlu yaşayan insanlar olduğunu biliyor musunuz? Kuşkusuz biliyorsunuz. Belki böylelerinden sizin etrafınızda da var. Bir tomar fatura ile gelip, bunu sen öde, şunu sen öde deyip aranızda kalmaya devam ediyor. Ve siz buna katlanıyorsunuz. Neden? Tabii ki yardım edeceksiniz, Tora emrediyor ama yöntemi bu değil. ‘Yahudilikte borç ve faiz’ başlıklı bir yazımda bu konuyu uzun uzadıya işlemiştim.
Tanrı’ya itaatsizlik edersek ne olacak? Başta saydığımız olumlu koşulların tam tersi ile karşılaşacak, savaş, hastalık, açlık, işsizlik, vb. ile boğuşacağız. Tanrı ve din hakkında düşünecek ne zamanımız, ne de huzurumuz olacak. Sonuçta günah batağına saplanacağız. Fırsatımız varken, Tanrı’ya hizmet etme şansımızı kaçırırsak, O da desteğini bizden çekecektir. Hâlbuki biz bu dünyaya ne için gelmiştik? Mükemmelleştirmek için, öyle değil mi? Dünya amaçlanan mükemmellik seviyesine ulaşacak ve Maşiah gelecek. Her şey birbirine öylesine inceden inceye bağlı ki!
Yazımın başlığını neden ‘Anlayana!’ koydum? Bu sözcükten hiç hazzetmiyorum da ondan. İki satır yazan herkes, yazdıklarının sonuna ‘Anlayana!’ diye ilave ediyor. Sanki çok zor bir konudan bahsediliyormuş da sadece seçkin bir kitle neden söz edildiğini anlarmış gibi, ‘Anlayana!’. Yoksa benim sevgili okurlarım Kuantum fiziğini bile anlar. Onların böyle kinayeli ifadelere hiç ihtiyacı yok.
Hayattaki en önemli şey ‘iyi insan’ olmak. Bunun için Yahudilerin bir ‘hayatı kullanma kılavuzu’ var: Tora. Tora’nın emirlerine uymak demek, daha önce de belirttiğimiz gibi, bir taşla çok kuş vurmak demek.
Tora yolunuzu hep aydınlatsın, sevgili okurlar.