Başlıkta da belirttiğim gibi, ilişkilerimizi tazelememiz gereken bir döneme girdik, sevgili okurlar: Öncelikle Aşem ile, sonra da diğer insanlarla olan ilişkilerimizi.
Eğer ben Aşem ile çoktandır ilişki kurmuyorum, yabancılaştım, artık yüzüm yok diye çekiniyorsanız, sizi temin ederim ki, boşuna üzülüyorsunuz. Bir kere, Aşem ‘yabancı’lardan haber almayı sever. İkincisi, Aşem merhametlidir. Kendisine sığınanları geri çevirmez. Aşem lütufkârdır, lütfunu esirgemez; yavaş öfkelenir, güçlüdür, her şeye kâdirdir. O her yerdedir. Ancak Varlığı biraz da bize bağlıdır çünkü bilgelerimize göre, O, ‘girmesine’ izin verdiğimiz her yerdedir. Mesela öfkenin ve nefretin bulunduğu yere uğramaz.
Bu bahsettiğim bir insan olsaydı, eminim hiçbirimiz peşinden ayrılmayı istemezdik. Hayatta böyle bir dostu kim kaybetmek ister? Gözü sürekli üstümüzde olan, bizi koruyup kollayan, geçimimizi sağlayan, bize merhamet eden, anlaşmazlık durumunda kolayca affeden, hastalanınca iyileştiren bir dost. İnsan olunca mesele yok da, söz konusu Aşem olunca neden araya mesafe koyuyoruz? Bize birtakım şartlar koştuğu için mi? “Benim emirlerimi yerine getir, seni ihya edeyim.” ‘Dost’un koşulları yok mudur sanki?
Kudretli insanlara hepimiz saygı duyarız, öyle değil mi? Bizleri yaratan, üzerimizde her türlü hakka sahip olan Varlığa kendimizi teslim etmekte niye zorlanıyoruz? ‘Dost’a zamk gibi yapışırken, Aşem’in yolundan gitme konusunda neden nazlanıyoruz?
Size tarif ettiğim ‘dost’un, Aşem’e ne kadar benzediğinin farkında mısınız, sevgili okurlar? Demek ki O’nu taklit ettiğimiz anda, olağanüstü özellikler kazanıyoruz. Hâlbuki olağanüstü olmak bir yana, olağandışı sayılabilmek için ne kadar çaba sarf ediyoruz. Ediyoruz da, sırf maddiyata dayanıyoruz. Marka giyip takayım, orada burada görüneyim, bunu da sosyal medyada duyurayım, ne kadar popüler olduğumu herkes görsün… Samimi olalım: Bu hayat tarzı insanı sonunda insanı yorup bıktırmaz mı? Boşluğa sürüklemez mi?
Aşem’in yolundan giden, öncelikle alçakgönüllüdür. Bilgisiyle bile övünmez. Maddi gücünü en çok tsedaka için kullanır. Akranına parasal yardımda bulunur, üstüne üstlük faiz almaz. Merhametlidir, affedicidir, yavaş öfkelenir, öfkelense bile kısa zamanda sakinleşir. Çevresindekileri esinlendirir.
İzninizle konudan biraz sapacağım. Bir haham hangi konularda doğruyu söylemez? Bilgisi hakkında. Neden? Mütevazı olduğundan. Başka? Kendisine bir kişinin konuksever olup olmadığı sorulduğunda. Neden? O kişinin misafirperverliği kötüye kullanılmasın diye. Başka? Karısıyla ilişkisi hakkında. Neden? Aile gizliliğine önem verdiğinden.
Yom Kipur’a kadar olan bu dönemde, insanlarla ilişkimizi de tazelemek zorundayız. Bir kere ki, Aşem, teşuva yaptığımız takdirde Kendisine karşı işlediğimiz günahları affeder ama kırdığımız, haksızlık ettiğimiz kişilerle aramızı düzeltmek bize düşer.
Gurur iyi değildir, sevgili okurlar. Tevazu ile gurur el ele gitmez. İnsan boyun eğmeyi bilmeli. Bükemediğin eli öpeceksin demezler mi? O eli bükmeye çalışmadan öpsek ne olur? Hepimizin kırgın olduğu ‘eski dostlar’ı, tanıdıkları vardır. Bu yıl onları geri kazanmaya ne dersiniz? Bayramlardan istifade ederek onlarla yeniden ilişki kurmak güzel olmaz mı? Bazılarıyla eski yakınlığı yakalamasak bile hiç değilse bir merhabamız olsa? Ara sıra da olsa hal hatır sorabilsek? Üzerimizden bir yük kalksa… İçerlemenin verdiği zehirden kurtulsak… Ve karar versek, bir daha kimse ile kırgın olmamaya. Bozulan ilişkileri anında düzeltsek. Eliniz telefona gitmiyorsa bile, hiç değilse hayır derneklerimizden biri vasıtasıyla küçücük de olsa bir armağan yollayın görüşmediğiniz ‘eski dostlar’a. Eminim ya sizi arayacak ya da karşılık vereceklerdir.
Bu vesile ile aranızda söylediklerim ya da yazdıklarımla kırdıklarım varsa, içtenlikle özür dilerim sevgili okurlar. Hepiniz benim için çok değerlisiniz.