Hayatları boyunca ülkeden ülkeye kaçmak zorunda kalmış, katliamlara maruz kalmış, sadece göçmenlerin fikir babalığı ile çölün ortasında bir ülke kurmayı başarmış insanlardan daha iyi kim anlayabilir Avrupa’da mülteci olmayı...
Günlerdir Budapeşte’de, Almanya’ya geçmek için tren bekleyen ancak polisin izin vermediği binlerce Suriyeli sığınmacının durumu gittikçe kötüleşiyordu.
Gazetelere yansıyan üç yaşındaki çocukların tren istasyonunda soğuk beton zeminde uyurken çekilmiş resimleri, aralarında Yahudilerin de olduğu bazı Alman ve Avusturyalı vatandaşları o kadar rahatsız etti ki, sonunda arabalarına atlayıp uzun konvoylar kurarak onları Almanya’ya taşıdılar.
Bunlardan bir tanesi ise Avusturyalı şarkıcı Hans Breur’du. Breur’un bir minibüsü vardı daha fazla düşünmedi.
Babası Yahudi, ailesi anti-faşist eylemci olan şarkıcı minibüsünü aldığı gibi Macar sınırına gitti, Suriyeli çocukları doldurdu içine ve Almanya’nın yolunu tuttu.
Almanya yolunda Breur çocuklarla birlikte Yidiş lisanında (Almanca ve İbranice’den oluşan Alman Yahudilerinin cemaat lisanı) şarkılar söylüyordu.
Breur günlerdir açlık ve korku ile sürünen çocukları neşelendirmek için eski bir Yahudi şarkısı ile eğlendirmek istedi.
Oyfn Veg Shteyt a Boym (Yolun kenarındaki ağaç). Sözleri bilmeyen çocuklar şarkının nakarat olan bölümünde Breur’a eşlik ettiler: “ay bitty bitty boym, boym boym! ay bitty bitty boym. Çocuklar hayallerindeki Almanya’ya, Almanca şarkılar söyleyerek gidiyorlardı, onları daha ne mutlu edebilirdi?
Dönüş yolunda ortaya çıkan manzara yıllardır dünyayı kavuran siyasi çekişmeler ve savaşlar ile alay eder gibi idi.
Avusturyalı bir adam Yahudi şarkıları söyleyerek Suriyeli, Filistinli çocukları tutsak oldukları Macaristan’daki mülteci kampından kurtarmış hür olarak yaşayacakları Almanya’ya götürüyordu... Hayatları boyunca göçmen yaşamış insanların yazdıkları nakarat ile, “ay bitty bitty boym, boym boym! ay bitty bitty boym.”