Arz ile talebin internet üzerinden direkt eşleştirilmesiyle oluşan nümerik platformlar hızla artıyor. Alan memnun, veren memnun, aracı memnun. Peki sorun ne?
Bilgiye veya alete sahip olanlarla o servise ihtiyaç duyanlar bu aplikasyonlarda birbirlerini buluyor. Bekleme yok, uzun prosesler yok, ödemeler akıllı telefonlar sayesinde yapılıyor, aracı platform da komisyonunu alıyor. Daha az fiks masraf, daha az personel, daha fazla kazanç! İyi, güzel değil mi? Alan memnun, veren memnun, aracı memnun. Peki sorun ne? Hayatlarımıza hızla giren yeni teknolojiler toplumun sosyal modelini değiştiriyor, bugüne kadar bildik, tanıdık klasik ekonomiye darbe vuruyor. Bu ‘liberal akım’ ‘yaşlı ekonomik model’e meydan okuyor. Numerik platformların klasik şirketler gibi vergi ödememesi, sosyal kesintilerin devlet kasasına girmemesi de bir diğer sorun. Bürolar, atölyeler ve ücretlilerle çalışan, yüksek vergi ödeyen şirketler, yani Fransız sosyal modelinde çalışanlar bu ‘haksız’ rekabet karşısında ne yapacaklar? Tabii ki tepki gösterecekler. Memnuniyetsizliklerini göstermek için sokağa dökülecekler.
Fransa’da herşey UberPop’la başladı. Amerikan devi Uber’in bir aplikasyonu olan UperPop müşterilerle ‘amatör (ve kanuna göre yasadışı) taksicileri’ eşleştiriyor. UberPop şoförleri prim ödemiyor, eğitim almıyor, araçları/kendileri sigortalı değil. Arz-talep mi? Haksızlık mı? Globalleşen dünyanın önlenemez gelişimi mi? Yoksa vahşi kapitalalizmin zaferi mi? Fransa gibi sosyal modeline çok düşkün bir toplumda bu değişimin kabullenilmesi zor.
Geçen eylül ayında taksiciler çileden çıkarttı. Yılbaşından bu yana cirolarında yüzde 30 düşüş olduğunu belirten taksi şöförleri Fransa genelinde iş bıraktı. Paris’te şehrin iki büyük havaalanına giden yolları kestiler. O gün seyahat eden insanların çoğu yollarda kaldı, uçaklarını kaçırdı. Gösteriler kimi yerlerde şiddet doğurdu: UberPop arabaları taşlandı, camları kırıldı, ateşe verildi, devrildi. Turistler zorla arabadan indirildi, şoförler dövülüp hastanelik edildi. Şiddeti onaylamak asla söz konusu değil. Pastayı paylaşmak, monopol haklarından vazgeçmek istemeyen taksicilerin tepkisini, yüksek plaka ücretlerini ödemek için banka borçları olanların öfkelerini anlamak belki mümkün. Lyon, Bordeaux, Lille ve Paris’de emiyet müdürleri UberPop’ları yasaklarken İçişleri Bakanlığı yasadışı suç faaliyeti istemiyle adalete başvurdu. Devlet dijital aplikasyon ve e-commerce sitelerinin vergi ödemeleriyle ilgili ciddi reformlar planlıyor.
Unutmayalım ki Uber, Paris’te doğdu. San Franscisco’lu kurucuları Paris’te taksi bulamadıkları bir gün bu fikri hayata geçirmeye karar verdiler. Üstelik halk Uber’i çok seviyor. 400 bin kişilik bir müşteri kitlesi var; hem fiatlardan, hem servisten memnunlar. Arabalar şık, şöförler kapınızı açıyor, istediğiniz müziği koyuyor, günlük gazete/dergiler sunuluyor. Trafikte tıkanma/kaza olmuş, yol uzamış, sizi hiç ilgilendirmiyor çünkü öeyeceğiniz ücret baştan belirleniyor ve şartlara göre değişmiyor. Kalite ve fiat dalgalanmasını engellemek tüketici için anahtar motivasyon.
Bu yıl Uber aplikasyonu ile başlayan bu akım Fransa’da yeni bir fenomeni, uberisation terminolojisini günlük lisana soktu. Publicis şirketinin patronu Maurice Levy bu ifadenin popülerleşmesini sağlayan kişi. Aralık ayında Financial Times’a verdiği söyleşide, “Artık herkes überize olmaktan korkar hale geldi. Bir sabah uyanıp işinizin yok olduğunu keşfedebilirsiniz” dedi. Akım aslında 1999 yılında müzikte Napster’la başladı, ardından internet üzerinden direkt satış tüketiciye cazip geldi. Bu ‘işbirliği ekonomisi’ tüm servis sektörüne yayıldı. Adrese teslimatlar, evdeki tamiratlar, taşıma, ulaşım, seyahat, sigorta, sağlık, yemek, ev işleri, araba/motorsiklet paylaşma, banka hizmetleri, özel ders derken boş garajını kiralayandan amatör dedektifliğe(!) soyunanlara kadar hiç bir sektör artık dokunulmaz değil. Ne büyük fiziki bürolara ihtiyaç var, ne onlarca personele, ne malzemeye, ne bakım giderlerine. Akıllı telefon ve start-up bir aplikasyon yeterli.
Bildiğimiz klasik şirket modeli acaba yakın gelecekte tamamen yok mu olacak? Nümerik bir platformda istihdam edilenlerin fiziksel ortamda bir şirkette çalışanlardan en az 100 kez daha az olduğu tespit edilmiş. Çarpıcı bir örnek bireyler arasında ev/oda kiralama servisi sunan Airbnb. 2008 yılında kurulan şirketin, Fransızların önemli zincir otellerinden Accor grubuna göre borsa değeri çok daha yüksek! Airbnb tüm dünyada 600 kişi istihdam ederken Accor grubu 180 bin kişi çalıştırmakta. 300 kez daha az istihdam ama daha yüksek ciro! Ekonomik olarak rüya gibi güzel bir örnek, ne dersiniz? Stratejik danışma şirketi Roland Berger’e göre on yıl içinde yeni teknolojiler, potansiyel olarak 3 milyondan fazla iş sahasını yok edecek. “Ekonominin dijitalizasyonu tabii ki yeni çalışma sahaları açacak. Dijital şirketlerin daha dinamik büyüme imkanları yarattığı da malum. Ama yaratılan istihdam yok edilen istihdamın yerini tutmuyor, ne coğrafi olarak, ne katma değer olarak...”
TheFamily start-up’ının kurucularından Nicolas Colin ise “Artık ok yaydan çıktı. Bu akımın geri dönüşü yok. Nümeriğin patronları en iyi işleyen modelin insanların işi kendilerinin yaptığı oluşumlar olduğunu anladılar. Girişimcilere düşen, aktiviteyi geliştirmek için gereken çerçeveyi sağlamak” diyor. Ya eskiyi yok ederek yeni bir model icat edeceksin ya da yok olacaksın. Ya überize olacaksın ya da kendini überize edeceksin!
Yanımızda taşıdığımız ve bizi her yerde takip eden aplikasyonlar aslında bize nereye gideceğimizi ve ne yapacağımızı da dikte mi ediyor? Bu teknolojik ‘göçebe’ hali bizi ‘söz dinleyen robotlar’ haline mi dönüştürüyor? Tartışılabilir ama kesin olan ekonomik, teknolojik ve sosyal bir devrim yaratmış olduğu.
Bu ‘nümerik tsunami’yi daha çok konuşacağız. Teknoloji sayesinde tüketicinin hayatı kolaylaşacak ve ucuzlayacak. Bu kaçınılmaz gelişmeden etkilenecek meslek dallarında çalışanlara geçiş döneminde destek vermek, yeni iş alanları/istihdam sağlamak ve nümerik ekonominin yasalarla iyi düzenlenerek teknolojiyi insanlığın hizmetine sunmak birincil hedef olmalı.