Dünya üzerinde 60 milyon abonesi olan Netflix, Ağustos 2015'te kendi platformu üzerinden yeni bir dizi yayınladı: Narcos. Alışılmışın dışında, on bölümü tek seferde abonelerine sundu.
Narcos,1970 ve 80’lerde Kolombiya’da uyuşturucu imparatorluğu kuran Pablo Escobar’ın hikâyesini anlatıyor. Her ne kadar Amerikalı bir ajanın bakış açısından hikâye anlatılsa da gerçek olaylara bağlanması ve o günün görüntülerinin eklenmesi ile dizi belgesel tadında sizi koltuğa yapıştırıyor.
Olaylar gerçek hikâyeye dayandığı için, ikinci sezonda ne olduğunu anlamak için vikipedi'ye veya ekşi sözlüğe bakmanız yeterli. Ben yine de ikinci sezonu merakla beklerken, olayın futbol dünyasına yansımalarını, özelikle 1994 Dünya Kupası’nda aslında neler olduğunu anlamak için, Zimbalist Kardeşlerin yönettiği ‘The Two Escobars’ filmini seyrettim. The Two Escobars yaşanan olayları farklı bir bakış açısı ile yansıtıyor.
1994 yılında ABD'de oynanan Dünya Kupası maçlarında Kolombiya Milli Takımı’nın hangi psikoloji ile sahaya çıktığını gözler önüne seriyor. Bir futbolcunun kardeşi öldürülüyor. Diğer futbolcular kamp yaptıkları otelde, kendi odalarında ölüm ile tehdit ediliyorlar. Özetle, 1980-90 arasından Kolombiya futbolu uyuşturucu sermayesi sayesinde gelişiyor, bu gelişim sportif başarıya dönüşüyor. Para sayesinde gelen başarı, uyuşturucu kartellerinin futboldan çekilmesi ile bir anda futbolun yok olma nedenlerini ortaya koyuyor. Ayrıca Andreas Escobar'ın 1994 Dünya Kupası’nda, kendi kalesine attığı gol sonrası öldürülmesinin sebeplerini kendince ortaya koyuyor.
Ufak bir ayrıntı; Dünya Kupası’nda Kolombiya'nın efsane kalecisi Higuita’nın forma giymesi gerekiyordu. Fakat Higuita, Pablo Escobar'ı hapishanede ziyaret ettiği için Dünya Kupası’na gönderilmedi. 2002-2006 yıllarında Beşiktaş'ın kalesini koruyan Oscar Cordoba,1994 yılında Andreas Escobar'ın kendi kalesine gol attığı maçta kalede oynuyordu.
1993 yılında Pablo Escobar’ın ölümü ile beraber sokağın,1994 yılında Andreas, Escobar'ın ölümü ile beraber, futbolun düzeni bozulmuştu. Pablo Escobar, sokağın kendi içinde yazılı olmayan kurallarının bozulmasına neden oldu. Bu sokakların aşırı terörize olmasına ve en sonunda Andreas Escobar'ın ölümüne neden olmuştu. Andreas Escobar’ın ölümü futbolcular ve taraftarlar için futbolun sonu oldu. Uyuşturucu kartellerinin futbola desteği ortaya çıkınca devlet bu destekleri kesti. Bu paranın kesilmesi ile beraber, Kolombiya futbolu çöktü.
Kolombiya futbolunun geri dönüşü yirmi yıl sonra oldu. 2014 Dünya Kupası’na katıldılar. Gruptan çıkıp Uruguay’ı elediler fakat Brezilya'yı geçemediler. Son sekiz takım arasına girdiler.
Özetlemek gerekirse, yukarıda çok uç noktada yaşanmış, bir ülkenin futbol hikâyesi bulunuyor. Uyuşturucu sayesinde, ortaya çıkan zenginler... Uyuşturucu kartellerinin halkın desteğini almak için kullandığı futbol... Paranın tükenmesi ve şiddet ile beraber bir anda halkın ilgisini kaybetmesi ve futbolun çökmesi... Kolombiya örneği futbolun kendi kaynağını yaratmayan, sürekli zarar yazan kulüplerin eninde sonunda ilgiyi kaybedeceğini açıkça gösteriyor. Futbolun kendi içinde bir ekosistemi olması gerekiyor. Uyuşturucu parasıyla veya devlet desteğiyle, fark etmez. Para pompalayarak bir ülkenin ilgi gören ve düzenli başarı yakalayan takımları yaratması mümkün değil.