Geçtiğimiz haftalarda ‘İletişim Becerileri’ üzerine bir seminerde konuşmacıydım.
Bahsettiğim konular içinde en önemlilerinden biri olan ‘dinlemek’ üzerine birebir uygulamalı örnekler yaparken bir dinleyici, kurumunun içinde var olan sorunlardan bahsetmeye başladı. Bu sorunların onun kurum tarafından sahip çıkılma ve kuruma aidiyet hislerinin azalmasına neden olduğunu anlatırken amirlerinden biri söz alarak bunun bireysel bir sorun olduğunu ve burada konuşulmaması gerektiğini savundu. Ben konumuzun ‘doğru dinlemek’ olduğunu söyleyerek, eğer doğru dinler ve doğru sorular sorarsak kişide yaratacağı farkların görülmesi açısından devam etmemizi öngördüm. Ve ne mi oldu? Sorunu olan kişi iyi dinlendiği ve doğru sorularla kendi çözümlerini keşfettiği için, kendini anlaşılmış ve yargılanmamış hissettiği, kendini rahatlıkla ifade edebildiği için çok rahatlamış hissetti ve sorunu ona azalmış geldi.
Aile içi, sosyal topluluklar veya kurumlarda sıklıkla rastladığımız bir sorundur kendini özgürce ifade edememek, ifade özgürlüğümüzün baskılanması, söylediklerimizin kişisel algılanarak görmezlikten gelinmesi, çözüm bulunamayacağı gerekçesiyle dinlenilmemek, duyulmamak, farklı fikirlerin kendini var edememesi… Hatta bugün dünyanın sorunu değil mi bu?
Oysaki sadece kişinin kendini özgürce ifade etmesine izin versek, ona farklı fikirde bile olsak anlaşıldığını, duyulduğunu hissettirsek, ortak çözüm bulunamasa bile kişinin üzerindeki baskı azalır ve bazen sorun kendiliğinden çözülebilir. İstediğini söyleyememek insanın içinde yangınlar, depremler, patlamalar oluşturur. Onu ifade etmesi ise bu yok edici gücü azaltır…
Sadece bir gün doğru dinleyebilsek, bulunduğumuz konumun gücünü başkalarını bastırmaktan yana değil de dinlemekten yana kullansak her şey çok daha farklı olur. Bunu uygulayabilen yöneticiler, ebeveynler, liderler unutulmaz kahramanlar arasında her zaman yerlerini alıyorlar. Saygı duyuluyor, seviliyorlar. Özellikle günümüz iş hayatında kendini yenileyemeyen, duyguların gücünü fark etmeyen yöneticiler çalışanlarına zor zamanlar geçirterek işin verimliliğinin, karlılığının düşmesine etki ediyorlar.
Doğru dinlemek ne demektir?
Karşımızdaki kişiyi aklımızdan başka hiçbir şey geçirmeden, sözünü kesmeden, yargılamadan, eleştirmeden, tavsiye vermeden; aklımızla, kalbimizle, ruhumuzla, bedenimizle, sadece kendini ifade edebilmesi için, ona ihtiyacı olduğu alanı tanıyarak, sadece onun için orada olarak ve o anda sizin için dünyadaki en önemli kişinin o olduğunu hissettirerek dinlemeye ‘doğru dinleme’ denir. Kaçımız böyle dinliyor veya dinleniyor?
Böyle dinlenmek bir lükstür. Böyle dinlemek sözcüklerin ötesini duyabilmek demektir. Kişinin gerçeğini görmek demektir. Sorunların çözümü demektir, hem de bazen kendiliğinden… Anlaşılmak, rahat hissetmek, dolayısıyla huzur, barış demektir.
Herkes böyle dinleyebilir mi? Evet, eğer ister ve çalışırsa…
Hayatınızda yaratacağı fark, yaratacağınız kaliteli ilişkiler doğru dinlemek için çalışmaya değer bence…
Dünyanın bugün bulunduğu bu dönemde eğer “Ben dünyaya nasıl bir katkıda bulunabilirim?” diye soranlardansanız , ‘doğru dinlemeyi’ öğrenerek ve uygulamaya başlayarak derim.
Hep birlikte daha güzel bir dünyaya…