Başlıktaki fotoğrafı hatırlıyor musunuz? 4 Kasım 2015 tarihli Şalom’un 9. sayfasında çıkmıştı. İsrailli, 20 yaşında bir genç kız, Nili Block ‘Kick Boks’ diye adlandırılan bir sporda ve kendi sıkletinde dünya şampiyonu olmuştu.
Samimi söyleyeyim ilk bakışta şaşırdım. Boksu zaten spor saymaya meyilli değilim. Bana gladyatörleri anımsatır. Bu yüzden içinde boks kelimesinin olduğu bir spora kızların merak sarmasına da haberi okuduğumda biraz hayret etmiştim.
Biraz derine inmeye karar verdim. Bazı tespitlerim oldu. Sizlerin de ilgisini çekeceği ümidiyle bu yazıyı kaleme aldım.
Kısaca tarif etmek gerekirse, kick boks, hem yumruk hem de ayakların kullanıldığı bir döğüş sporudur. İsmini Japonca ‘kikkubokushingu’dan almış (ki bu ismi Japonlar da İngilizceden türetmişlerdi!). Bu spor, İngiliz boksu (yani bildiğimiz boks) karate ve Muay Thai’nin (isminden anlaşılıyor Tayland kökenli, yumruk, dirsek ve dizlerin kullanıldığı bir mücadele şekli) bileşiminden meydana gelir. Bilhassa son zamanlarda yaygınlaşmaya başlamış ve olimpiyat oyunları programına alınmıştır.
Her ne kadar bir Uzakdoğu sporu olarak lanse ediliyorsa, naçizane kanaatime göre, kökeni (ve kick boks kategorisinden sayılan) ‘Fransız boksu’ dediğimiz Savat’a dayanır.
Fransızcada ‘savate’ kelimesinin anlamı ‘eski ayakkabıdır’. (İspanyolcadaki ‘zapatos’ kelimesini hatırlayın.) Nitekim bu döğüş tarzı, 19. yüzyılın başlarında, bilhassa Paris’in fakir mahallelerinde bir savunma tekniği olarak geliştirildi. O semtlerde herkes eski püskü ayakkabılar giyerdi. Ama kavgada en etkili olanlar eski asker postallarını giyebilen kişilerdi.
Kısa zamanda ‘savate’, tüm Fransa’ya yayılmaya başladı. 1825 yılından itibaren, özel salonlarında bu konuda dersler verilmeye ve gösteriler yapılmaya başlandı. Hele zamanın ünlü isimleri de bu sporu fiilen tatbik etmeye başlayınca, bu moda, Fransa dışına taşmaya başladı. Örneğin, ünlü opera bestecisi Gioachino Rossini, şair Lord Byron, Üç Silahşörler romanından tanıdığımız Alexandre Dumas, bu spora çok meraklıydılar.
Yalnız onlarla sınırlı değil tabii… Yakın yıllarda, Richard Gere, Sophie Marceau gibi ünlüler, Bonne Jenet ve Tintin gibi kahramanlar savat’ı bir beden eğitimi şekli olarak görmekteler.
Günümüze geldiğimizde, savat veya kick boks tüm dünyada benimsenmekte. Görüntülerin aksine bu sporlar nispeten tehlikesizdir. ABD’de yapılan araştırmada, savat ve kick boksta sakatlanma oranlarının, jimnastik, basketbol, beysbol ve artistik patinaja göre çok daha düşük olduğu tespit edilmiş. Bu gerekçeyle özellikle Avrupa ve ABD’de kick boks okul programlarına alınıyor.
Peki, hanımların bu sporlara ilgisi nereden kaynaklanıyor?
Kick boksu ve de savat’ı diğer sporlardan ayıran özelliklerinden biri, bazı çalışmaların belli bir müzik temposunda yürütüldüğü ve vuruşlar yapılırken hareketin estetiğine de dikkat edilmesidir. Tabiatıyla her şeyden evvel bu spor sayesinde, hanımlar, kişisel savunma yeteneklerini çok ciddi bir şekilde arttırıyorlar. Fakat daha önemlisi, formlarını, kilolarını ve sıhhatli görüntülerini muhafaza etmeye müthiş yardımcı olduğunu açıkça ifade ediyorlar.
Örneğin, hepimizin tanıdığı Angelina Jolie- Brad Pitt çifti, bazı filmlerinin hazırlık safhalarında, haftada en az üç kere kick boks dersleri aldığını sık sık dile getirir. Yine ünlü aktris Eva Mendes’in söyledikleri de yabana atılır cinsten değil: “Kick boks vücudumu forma sokuyor, kas kitlesini arttırıyor ve yağ oranını düşürüyor.”
Diğer bir deyimle tüm hanımlara bu teknikleri edinmelerini tavsiye ediyorlar.
Ülkemize gelince... Türkiye Kick Boks Federasyonu, 2004 yılında bağlı olduğu boks federasyonundan ayrılarak, özerk bir kurum haline geldi. Yurt dışında olduğu gibi bizde de süratle yaygınlaşmaya başlayan bir spordur. Bu spora dayanan özel ‘fitness’ salonlarının adetleri de ciddi bir şekilde artmakta.
Son yıllarda çeşitli uluslararası turnuvalara hem katıldık ve hem de bazı şampiyonaları ülkemizde düzenledik. Her organizasyonda çok başarılı neticeler alındı.
2015 yılından itibaren de üniversiteler arası kick boks ligi başlatıldı. Ve ilginçtir, federasyon başkanının beyanatına göre, bu spora merak saranlar ve özellikle milli takıma seçilenlerin yüzde 90’ı üniversite mezunu imiş.
Özetle, spor sadece gösteri, boş zamanları değerlendirecek bir vesile değildir. Spor her şeyden evvel, ruhen ve bedenen kişiliğimizi geliştirmeye yönelik bir eğitim tarzıdır. İster savat, ister kick boks ile edinebileceğimiz yetenekler bize sporun gerçek hedefini bir daha hatırlatmaktadır.