80'lerin sonunda doğmuş biri olarak, hayatımda ilk hatırladığım Dünya Kupası Fransa 98 idi. 98'in yazını da çocukluğumda hep yaptığımız gibi Büyükada'da geçirecektik. Futbol şimdi olduğu gibi çocukken de benim için bir yaşam tarzıydı. Sabah uyanır, forma koleksiyonundan bir formamı giyer, akşam kramponlarımla uyumak için ısrarcı olurdum. İşte Fransa 98 Dünya Kupası, en futbol fanatiği olduğum döneme denk gelmişti.
Panini'nin çıkarttığı (ve günümüzde hâlâ büyük turnuvalardan önce aldığım) çıkartma kitabı için günde paketler dolusu çıkartmalar alıyor, bütün harçlığımı bu çıkartmalara yatırıyordum. Fransa 98'de Türkiye yoktu ama "bizimkiler" diyebileceğimiz Hagi, Moldovan, Okocha, Uche gibi birçok tanıdık isim vardı. Ancak desteklediğim takım Brezilya’ydı.
Ricky Martin'in Fransa 98 için yaptığı şarkı ‘Copa de la Vida’, TRT'de İspanya Ligi maçlarının devre arası ve sonrasında çaldığında yaşadığım heyecanı, Fransa 98'in resmi şarkısı ‘Carnival de Paris’in verdiği hazzı, aynı organizasyon için hazırlanan bilgisayar oyununun karşısında sabahlamalarımı, oyunun tanıtım videosunda Fransa 98 için hazırlanmış horoz maskotunun topla birlikte uçarak statları dolaşmasını asla unutamadım.
23 Haziran 1998; desteklediğim takım Brezilya, Norveç ile oynuyor. Maç Marsilya Veledrome Stadyumunda bizim saatimize göre saat 10'da oynanacaktı. Büyükada'daki evimizin karşısına o yaz çok yakın bir aile dostumuz taşınmıştı. O akşam sözleşmiştik. Babalar ve oğullar Brezilya maçını izleyecek, anneler ve kızlar da dışarı çıkıp çay-kahve içeceklerdi.
Maç başlamadan önce "Gerçek Ronaldo" diye adlandırdığımız Luiz Nazario Ronaldo'nun formasını giymiş, sabırsızlıkla maç saatini beklemeye başlamıştım. Tam maç başlar başlamaz babaannemden bir telefon geldi; telefonda dedemin fenalaştığından ve oraya gitmemiz gerektiğinden bahsediyordu. Maç yarıda kesildi ve babaannemin evine gitmek zorunda kaldık. Maalesef o akşam adını taşıdığım dedemi kaybetmiştik. Hayatta ilk defa ölümü bu kadar yakından yaşıyor, aslında bu gerçeği ilk defa fark ediyordum.
Ancak bu kayıp bile o aksam kafamdaki ‘futbol tilkileri’ni öldürememişti. Aklımın büyük bir kısmı hâlâ Brezilya-Norveç maçında idi. Babamın arkadaşı gece yarısına doğru babaannemin evinden beni alıp kendi evine getirdi, zira babamlar o geceyi orada geçireceklerdi. Aksam eve geldiğimde ilk sorduğum şey maçın skoru olmuştu.
Zidane, Ronaldo, Batistuta, Beckham, Kluivert, Hagi ile; Roberto Carlos, Aspirilla, Del Piero ile çok özel bir turnuvaydı Fransa 98 benim için.
Çocukluğumun en güzel aylarından birini bana geçirten bu güzel futbol coğrafyasında, geçtiğimiz hafta, hem de 98 turnuva finalinin oynandığı Stade de France'ın kapısında bombalar patladı. Silah sesleri duyuldu, birçok masum insan öldü. Futbola, sanata, sivil halka kan bulaştı.
Ben de çocukluğum için özel olan Fransa coğrafyasında yaşanan bu olay anısına bu anımı bu hafta sizlerle paylaşmak istedim.
Cuma akşamı Bataclan ve stat çevresinde hayatını kaybeden herkese rahmet diliyor, terörü de spor ve futbol yoluyla bir kez daha lanetliyorum.