Bütün sorunların anası Filistin meselesiymiş

Şeytan hep aynı, mağdur da hep aynı. Her şey beyaz ve siyah kadar net ve basit. Meseleyi çözmüş durumdayız.

İvo MOLİNAS Köşe Yazısı
25 Kasım 2015 Çarşamba

“Ölüleri hele bir gömelim, sonra komplo teorilerinize devam edersiniz” diyordu, sinirli bir şekilde ünlü İngiliz edebiyatçı Howard Jacobson ünlü Irak kökenli akademisyen Sami Ramadani’ye. Zira İngiltere’de yaşayan Ramadani, bırakın Arap halklarının, Arap aydınları ile kimi Batılı aydınlarının bile, komplo teorilerinin konformizmi içinde pas tutmayan yorumlarından birini daha yapmıştı, 129 kişinin katledildiği Paris saldırısından hemen sonra: “IŞİD teröristlerinin elinde Paris halkının kanı var, aynı Suriye’deki teröristleri destekleyen Fransız hükümetinin elinde bulunan kan gibi” demişti. Jacobson da şöyle cevap verecekti bu iddiaya karşı: “Mademki Fransa teröristleri destekliyor, o zaman IŞİD teşekkür edeceğine neden Fransızları öldürdü?”

Bu cevabı ne düşünüyor, ne de sorguluyor Ramadani ve benzerleri artık. Zira hayatı, olayları ve insanları karmaşık odaklarından inceleme yerine, inanmak istediğine inanan ve bunu cümle âleme mutlak doğru olarak pazarlayan yeni nesil sözde bir düşünce modeli yaratılmış durumda günümüzde. Basite indirgeyici, analitik düşünceye zıt bir paradigma söz konusu olan.

Buna benzer bir düşünce yapısı 11 Eylül ABD saldırılarında da aklımızla dalga geçecek nitelikte yüzümüze vurulmamış mıydı? O korkunç katliamı da Batı’nın emperyal icraatlarından çıkış yolu bulamayan mazlum Arap halkının neredeyse meşrulaştırılan bir tepkisi olarak pazarlamamışlar mıydı aynı odaklar?

Bu mantıkla mı küresel terör önlenecek? Şeytan hep aynı, mağdur da hep aynı. Her şey beyaz ve siyah kadar net ve basit. Sorgulama, irdeleme ve hatta düşünme neredeyse doğal yasak beyinsel faaliyetleri olmuş durumda. Üstelik bu toptancı ve kendini tüm sorumluluktan muaf tutan zihniyet karşı cenahtaki, Batı’daki kimi ötekileştirici ve faşist damarları da beslemekte. Kutuplaşmaya harç koymakta. Barışa ulaşmak için çok yönlü çözümlemelerle uğraşanların ellerini kollarını bağlamakta.

Ramadani yine Paris saldırısından sonra yaptığı konuşmada Irak ve Suriye’de ABD’nin işgalinden önce hiç bir terörist faaliyetin olmadığını, her şeyin işgal ile başladığını da savlamış. Şimdi sıra tarihi gerçekleri de ters yüz etmeye gelmiş anlaşılan. Zira, örneğin 1950’lerde Bağdat’ta yaşayan 150 bin nüfuslu Irak Yahudilerinin sinagoglarını günlerce bombalayanlar kimlerdi? Siyonistler miydi yoksa? Veya Suriye’de 1970’lerde Esad rejimini düşürmek isteyenlerin muazzam terörünü gerçekleştirenler Müslüman Kardeşler değil miydi? Yoksa bunu da CIA ve MOSSAD mı yapmıştı?

***

Paris katliamından sonra bizim bu topraklarda de geçer akçe olan bir başka toptancı ve ‘öteki’yi faturalayıcı söylem de, küresel terörün nedeninin çözülememiş Flistin sorunu olduğuna yönelik. Diğer bir deyişle Afrika’da, ABD’de, Avrupa’da, Uzak Doğu’da ve de Ortadoğu’nun çeşitli bölgelerinde görülen İslami referanslı terörün nedenini Şlistinlilerin mağduriyeti olarak göstermek isteyen bir hayli ‘analist’ var. Şlistinlilerin mağduriyeti doğru da, siz hiç IŞİD’in bir kez bile bu mağduriyetten söz ettiğini duydunuz mu?

IŞİD’in kendi İslami inanışları doğrultusunda radikal bir din devleti kurma amacıyla önüne gelen her türlü engeli, İslami olsun, olmasın hedeşediği ayan beyan bilinirken sorunların ve terörün nedenlerini Filistin meselesine dayandırmak, diğer bir deyişle İsrail ve giderek Yahudilere faturalamak post modern Siyon Protokolleri’ni oluşturuyor neredeyse. Örneğin Afrika’daki Müslümanlar arasındaki savaş ve terör Flistin meselesi ile nasıl açıklanabilir?

İsrail’in her ulus-devlet gibi sütten çıkmış ak kaşık olmadığını biliyoruz. Flistinlilerin de mağdur olduğunu teslim ediyoruz doğal olarak. Lakin bu mağduriyetin sona erdirilmesi adına hiç bir adım atmayan yöneticilerini sorgulamak kimsenin aklına gelmiyor nedense, zira aklımıza duvar örmüş durumdayız. Kimi bölge liderlerinin Flistinlilerin sefaletini ve yoksulluğunu kendi iktidarlarının ilelebet sürmesi için kullanıp kullanmadıklarını da sorgulamıyor bu kolaycı, toptancı ve ayrıştırıcı zihniyet.

Gerçekleri sorgulamak yerine bütün suçu ,’öteki’ye atmanın rahatlığı içinde yüzen bölge liderleri ve kimi aydınlar sadece barış karşıtı odakların ekmeğine yağ sürmekle ve Batı’nın ırkçı damarlarını beslemekle kalmıyorlar, mağduriyet içindeki Arap halklarına değişim ve iyileştirme anlamında çaba göstermemek suretiyle kötülük de yapıyorlar haliyle.

O yüzden dünyanın duvara çarpması yaklaşmak üzere.