Öğrencilere kendileri hakkında kompozisyon yazmak neden zor gelir? Gerek okul derslerinde gerekse günlük hayatta başkalarının yazdıklarını ve yaptıklarını analiz etmek, kendimizden bahsetmekten çok daha kolaydır. Ne de olsa başkalarının zayıf ya da eksik olan noktaları üzerinde durmak bize dokunmaz. Fakat kaçımız mikrofonu ya da kalemi elimize alıp kendimiz hakkında rahatça konuşabilir ya da yazabiliriz? Özellikle de yazdıklarımızın üniversite kabul komitesi tarafından okunacağını biliyorsak? Kaçımız korkularımızdan, hayallerimizden ve hedeflerimizden çekinmeden tüm detaylarıyla bahsedebiliriz?
Amerika’ya gönderilen başvurularda kuşkusuz en çok zaman ve emek alan kısım, öğrencinin kendisi hakkında yazması gereken bu kompozisyonlardır. Merkezi başvuru sistemi üzerinden başvurdukları her üniversiteye gönderilen ‘personal essay’de, öğrencilerin verilen birkaç konu arasından seçimlerini yapmaları istenir: başarısızlığa uğrayıp ders çıkardıkları bir durumdan, karşı geldikleri bir fikirden, çocukluktan yetişkinliğe geçmelerini sağlayan bir olaydan, çözdükleri bir problemden ya da hayatlarını şekillendiren bir yetenek, ilgi alanı ya da başarıdan bahsedebilirler. Fakat en önemlisi seçilen konu değil, konuya yaklaşım şeklidir.
Öğrencilerin sıklıkla yaptıkları bir hata, başvuruları okuyacak olan kişilere kendilerini beğendirme çabalarını yazıya yansıtmalarıdır. Ne de olsa karşımızdakinin gözüne girmek için yazdığımız bir yazı, kendi sesimizi ve gerçek kimliğimizi yansıtmaz ve yüzeysel kalır. Kompozisyonda amaç, gösterilmek istenen özelliklerin (liderlik, yaratıcılık, araştırma ruhu gibi) verilen örneklerle tasvir edilmesidir. Tıpkı en sevdiğimiz hikâyelerde ve kitaplarda olduğu gibi, karakter analizi verilen detaylardan çıkarılmalıdır ve ‘söyleme, göster’ (show, don’t tell) prensibi uygulanmalıdır. Yoksa “ben müthiş bir liderim” yazan öğrencinin liderlik özellikleri zaten inandırıcılığını da kaybeder.
Öğrencileri korkutan bir diğer unsur ise 650 kelime içinde öne çıkan karakter özelliklerini tüm derinliği ile yansıtabilmek. Unutmayalım ki kompozisyonda istenen yalnızca öğrencinin hayatından bir kesit, temsili bir veya birkaç örnek. Nasıl izlediğimiz filmlerde ana karakterin yalnızca hayatından bazı sahneleri görüp geri kalan kısımları kendi hayal gücümüz ile tahmin edebiliyorsak, kompozisyonda da aynı şekilde kendimizi en doğru şekilde tanıtacak olay ya da olayları tespit edip, derinine inerek kendimize bağlamamız gerekir.
Kendimize bağlamak derken… Unutmayalım ki, kompozisyonda asıl istenen başımızdan geçen olaydan çok, o olayın bizi nasıl değiştirdiği ve karakterimizi şekillendirdiğidir. Başta da belirttiğim gibi, kalemi elimize alıp kendimizden bahsetmekten çekinmemeliyiz. Başka kişilerin ya da olayların arkasına saklanmamalıyız. Başvuruya, rakamların ötesinde üçüncü bir boyut eklemenin belki de tek yolu bu kompozisyonda öğrencinin kendini olduğu gibi yansıtmasıdır.