Hayatımıza davet ettiğimiz, seçtiğimiz, gelmesini, kalmasını arzu ettiğimiz bir sürü insanlar oluyor. Bu kişilerle olan ilişkimizde alan veren boyutuna bakmakta fayda vardır. Kim neyi alıyor ve kim neyi veriyor? Bunun da farkında mıyız? Çoğu rahatsızlık veren ilişkilerden uzak kalmaya çalıştıkça hep kendim gibilerle bir araya geldiğimi gözlemliyorum. Hemen ardından aklıma şu soru geliyor: Bütün dünya benim gibi benlerden oluşsa nasıl bir yer olurdu acaba? Kurallardan birincisi cevabını bildiğin soruyu sormayacaksın. Bu soruya da yanıtım değişmiyor. Berbat bir yer olurdu. Herkes benim gibi düşünse, konuşup davransa tımarhanede duran tek akıllı olduğum hissine kapılırdım. En azından öyle sanıyorum. Beni zorlayan her engel aslında yükselmem için bir basamaktır. Önüme konulan taş her defasında büyüyüp ağırlaşıyor. Onu kenara çekmek veya savaşmak yerine, ondan öğrenmeye başladıkça üzerine basıp daha yükseğe çıkabiliyorum. Bu yükselme hissi çok güzel. Manik depresiflerin eğlenceli, mutlu, umursamaz yükselişte olduğu bir his gibi olmalı. Hemen ardından farkına varıp bu çıkışın illa bir inişi var deyip kendime çeki düzen veriyor, haddimi bilmem gerektiğini hatırlatıyorum.
Evet, her inişin bir çıkışı vardır ve her yüksek uçuşun da bir topraklanma, ayağını yere basmak süreci olacaktır. Bunun farkındalığı hayatı nasıl yaşamam gerektiğine ışık tutuyor. Yükseliş ne kadar alışılagelmişten uzaksa düşüş de bilinenden daha derin oluyor. Mutlu haldeyken sebep ve sonuca bakmayan ben mutsuz olunca buna cevap aramaya ve ilişkilerime bakmaya başlıyorum. Olduğum hale bir açıklama ararken önce dışarıdan bir olay, bir kişi arıyorum. Aklım sonuca odaklıyken sebebini de arıyor. Bu halime ne veya kim sebebiyet verdi diye kendimi yiyor, yemeye devam ettikçe de ben gerçekten uzaklaşıp kurgu dünyasına giriyorum. Birçok senaryo oluşurken ben asıl olandan öteye bir yere gidiyor, giriyorum. Bana neler oluyor diye sorduğumda ise kendi kendimle olan ilişkime bakmaya fırsat doğuyor.
Olması gereken oluyor derken kastedilen nedir acaba? Her şey olur, kendiliğinden oluşur sözlerinden çıkarmam gereken ders veya anlam ne olmalı? Herkes ve her şeyden bağımsız bir ben ve bir benliğim varsa, herkes ve her şey de benden bağımsız bir şekilde olmaya ve oluşmaya da devam edecektir. O zaman benim yapmam gereken nedir? Benden ne bekleniyor?
Günlük hayatımda iş, okul ve ev ortamlarında birçok kişiye ‘denk’ gelirken bu kişiler benim dengim mi diye sorgulamadan yaşıyorsam bir günün diğerinden farklı olmasını beklemek kışın can erik bulmayı ümit etmektir. Gerçek sezon ve havanın, mevsimlerin birbirine karışmasıyla turfanda meyve veya sebzenin ne olduğunu bilmeyen bir nesil yetişiyor. Bilgi ve iletişim çağında internete girip dünyanın her yerinden alışveriş yapılabiliyor. Bunu yaptığımız şekilde neden ısmarlama, ‘tailor-made’ ilişkiler bulamıyoruz? Niye ben arzu ettiğim, istediğim insanları devamlı hayatıma çekmiyor, çekemiyorum? Çekim yasası ve sır geçerliyse ben niçin bunu halen beceremiyorum? Çünkü evrensel ya da İlahi Sistem devrede ve bana yön veriyor. Yaşamam, deneyimlemem gerekenler bana sunuluyor. Benim ihtiyacım, tekâmül etmem için gereken kişilerle karşılaşıyorum. İyi, güzel olanlarla kendimden bir şeyler bulmak, kötü çirkin huyu taşıyanlarda ise anlam aramak zihnin işidir. İşin ilginç yanı, bana öğreten kişiler ve ilişkiler hep benim işime gelmeyenlerden oluşuyor. Bunu kabullenmek zor çünkü egomun işine gelmiyor. Rahatsız ediyor. Huzurumu kaçırıyor.
Bilincim açık, farkındalığım yüksekken yaptığım sorgulamayla, ayakta uyurgezer halde olan düşüncelerim çatışınca olan bana oluyor. Beden, zihin ve ruh üçlemesinin bir birine etkisiyle aradan kalan ben sıkışmaya ve kaçış yeri aramaya çalışıyor. Kaçtığım her ne ise her kimse beni kovalamaya devam ediyor. Ben çözüm ararken sorunun kendisi olduğumu göremiyor, görmezden geliyorum.
İlişkiler benimle başlar; beni içine alır. Ben her ilişkimde varım, içine dâhilim. Karşımdaki kişiyi çözümlemem kendimi çözümlemekle olur, oluşabilir. Cevapları dışarıda ararken, herkesin bana neyi ayna tuttuğunu görmeye çalışırken kendimi unutuyorum. Aynaya baktığımda orda olan kişiyi göremiyorum. Ya olması gerekeni arıyor ya da olanı kabul etmiyorum. Savaşım kendimle, cihat benim cihadım. Her ilişkinin merkezi ve sırrı benim. Diğer herkes değişken ve geçicidir. Hayatıma giren herkes bana bir şeyi ışık tutmak ve beni aydınlatmak için gelmektedir. Onların ışığını görmüyor olmamdır benim karanlığımı yaratan. Ben kendi ışığıma ulaştığımda, O'nu ortaya koyduğumda şeffaf bir ayna olurum. Aynanın arkasındaki sır ortadan kalkar ve ben cam gibi ortaya çıkarım.