Halk arasında bir deyiş vardır: “Fala inanma, falsız da kalma”. Çoğumuz falsız kalmak bir yana, bu işi amatörce bile yapanların sözlerinden medet umarız maalesef. Bir kahve içmeye görelim, hemen sorarız, fal bakan var mı? Ola ki birlikte olduklarımızdan biri, ben anlarım dedi. Kahve fincanı anında dairesel hareketlerle çalkalanır, tabak üstüne kapanır, ustalıkla kendimize doğru çevrilir ve sihirli sözcükler telaffuz edilir: “Neyse hâlim, çıksın falım”.
Bunda ne kötülük var diyeceksiniz. Maksat biraz eğlenmek değil mi? Eğlence ile kalsa o kadar önemli değil: Haber var, yol var, nazar var, para var… Olabilir. Ama hem kötümser hem de acemi olan falcı, bazen pusulayı şaşırır: Ölüm var, hastalık var (evlerden ırak)… Bu sözleri kulak arkası etmek çok zordur. Para gelebilir diye kimse büyük umutlara kapılmaz ama hastalık ve ölüm ihtimali, herkesi endişelendirir. Ee, eğlence nerede?
Tora falcılık hakkında ne diyor, merak ediyor musunuz sevgili okurlar? Hemen Devarim Kitabı’nı açıyoruz.
“Tanrın Aşem’in sana vermekte olduğu ülkeye geldiğin zaman, o ulusların iğrençliklerini yapmayı öğrenme. Sende bulunmamalıdır oğlunu veya kızını ateşten geçiren, falcılık yapan, uğurlu vakitlere veya alametlere göre kehanette bulunan, büyücülük yapan…” (18:9-10).
Hemen bir açıklama: ‘Ateşten geçirme’, put Moleh’e yapılan ibadettir. Günümüzde bile iki ateşin arasından geçmek ya da ateşin üzerinden atlamak gibi uygulamalar vardır. Denk gelirseniz, eğlenmek için dahi yapmayın lütfen. Tora bunu putperestlik olarak görmektedir.
Falcılık yapan, İbn Ezra’ya göre “yakın gelecekte bir şeyin olacağını kesin bir dille söyleyen” anlamına gelir ve genel olarak falcılığı ya da kâhinliği tanımlar. Aynı şekilde “uğurlu vakitlere veya alametlere göre kehanette bulunan, büyücülük yapan” sözleri ise falcılık ve kâhinliğin türleridir.
Tora’ya göre fal amaçlı kuralar çekmek de bu yasağa dâhildir. Diyeceksiniz ki papatya falı da mı günah? Öyle anlaşılıyor sevgili okurlar. Ancak daha genel anlamda, örneğin ‘solitaire’ oynayıp da “çıkarsa arzum gerçekleşecek” demek, böyle pazarlıklara girişmek doğru değil. Aşem buna benzer hiçbir hesaptan hoşlanmaz. Devam edelim:
“…sihirli sözler kullanan, Ov ve Yideoni yöntemleriyle medyumluk yapan veya ölülere danışan (kimseler). Çünkü bunları yapan herkes Tanrı için iğrençtir ve Tanrın Aşem onları bu iğrençlikler yüzünden senin önünden sürmektedir. Bu yüzden Tanrın Aşem’e karşı samimi olmalısın. Çünkü sürmek üzere olduğun bu uluslar, uğurlu vakitlere göre kehanette bulunur ve falcıları dinlerler ama sen – Tanrın sana böylelerini vermedi” (18:11-14).
Şunu bilmeliyiz ki, sihir amaçlı sözler kullanma yasağı, Tora’nın 613 emrinden biridir.
Ov ve Yideoni, medyumluk yapmak için kullanılan yöntemlerdir ve Vayikra 19.31’de yer almaktadır.
Gelelim ölülere danışma konusuna. Tora uyardığına göre, demek ki ölülere danışmak mümkün. Ancak bu, Yahudi halkı için yasak. Diğer ulusların yapmasında bir sakınca yok. Koenlerin ölülerle temas yasağı sanırım aynı kaygıdan kaynaklanıyor. Peki, ölülere nasıl danışılırdı? Medyumlar kendilerini aç bırakıp gece vakti mezarlığa gider, üzerlerine tuma ruhunun yerleşmesini bekler, rüyalarında ölünün ruhunu görmeyi umarlardı. Bazılarına göre bu kişiler, ölünün ruhunu kaldırıp kendi erkeklik organlarının üzerine yerleştirerek onunla konuşur ya da kafatasına sorular sorarlardı (Sifre 172; Talmud, Sanedrin 65b, Raşi). İbn Ezra medyumların mezarlıktan bir ölünün kemiğini aldıklarını ve kendi ‘delilikleri’ ve düşünceleri sonucunda rüyalarında ya da uyanıkken bazı görüntüler gördüklerini ‘sandıklarını’ belirtir. Rabi Samson Raphael Hirsch, temasın doğrudan ruhla yapılmadığını, aracı olarak kullanılan bir insan veya nesneye sorular sorulduğunu ve cevabın yine o aracıdan alındığını belirtir. Ölülerle temas yasağı da Tora’nın 613 emrinden biridir.
Bu son yazdıklarım, ruh çağırma seanslarını ne çok andırıyor değil mi? Tanıdık bir ruh davet edilir ve bir fincan kullanılarak harfleri işaret etmek suretiyle soruları cevaplandırması istenir. Geçmişte buna girişen çok insan duydum. Falcılara gidenler, büyü yaptıran ya da bozanlar da oldukça yaygındır. Ruhani güçleriyle koca masaları havaya kaldıran, la preta lakaplı ünlü (!) bir Yahudi kadından söz ederler. Açıkçası bunlar hem korkulacak şeylerdir, hem de büyük günahtır. Tanrı için iğrenç olacağını bile bile insan bu işlere girişir mi?
Siz siz olun sevgili okurlar: Yakında takvim değişiyor, 2016’da ne olacak diye fala merak salmayın. Bunlar boş uğraşılar. En iyi ne olacağını Aşem bilir.
Kaderiniz hep güzel olsun.