Tarih bilgisi geleceği bilmek için değil ufkumuzu genişletmek, olasılıkları daha doğru değerlendirmek için gereklidir. Yuval Noah Harari’ye göre; ‘Tarihin altın kuralı belirsizliktir’. 2016 yılı için öngörülerde bulunmak yerine önümüzdeki yılın insanlık adına olumlu gelişmelere açık olmasını diliyorum.
Hicri takvimine göre Muharrem ayının ilk günü, Yahudi takvimine göre Roş Aşana yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilirken Çinlilerinki ilkbahara rastlamakta, Tayland, Kamboçya ve Laos gibi ülkelerde 13-15 Nisan günlerinde su dökülerek kutlanmaktadır. Dünyada genel kabul gören Miladi takvime göre ise yeni yılın başlangıcı 1 Ocak günüdür.
Hiçbir zaman yeni yılı belli mekânlarda olağanın iki, üç katı ücret ödeyerek şampanya ile kutlamak gibi bir alışkanlığım olmadı. Yine de bu yıl ailece, biraz özel bir şey yapalım ve Berlin’de, Brandenburg Kapısında, o her yılbaşı gece yarısında, televizyon ekranlarına yansıtılan ihtişamlı havai fişek gösterilerini izleyelim dedik. Tabi geri kalan kısa sürede de Holokost Anıtı ile Yahudi Müzesini ve soykırımda yok olan Yahudiliğin izlerini sürmeyi tasarladık.
Yaşam bir süreklilik içindedir ve 1 Ocak gününün diğer tarihlerden farklı olması için bir neden de yoktur. Bu psikolojik kurgunun tüketiciyi daha çok harcamaya yöneltmesine ve tüm bayramlar gibi yılbaşının da bir alışveriş şenliğine dönüştürülmesine itirazım yok, hatta klişe temenni ve dilekleri de kanıksamıyorum. Kısa bir süreliğine de olsa geçmişe bir nokta koyabilmeyi ve tüm sıkıntılardan sıyrılabilmeyi başarabiliyorsak ne mutlu bize…
2016 yılı başında da pek çok kimse geçmiş yılın bir muhasebesini yapacak ve geleceğe yönelik öngörülerde bulunacak. Oysa geriye dönüp bakınca tahminlerin çoğunun tutarsız ve yanlış olduğunu görüyoruz. Görüşlerinden oldukça etkilendiğim Kudüs İbrani Üniversitesi Dünya Tarihi profesörü Yuval Noah Harari’ye göre; ‘Tarihin altın kuralı belirsizliktir.’
Bu kaotik sistem içinde, çoğu kimse, Sovyetler Birliği’nin 1989’da yıkılacağını veya 2011 yılında Arap Baharının gerçekleşeceğini öngöremediği gibi 2014 yılının sonlarında da, 2015 senesinde, Türkiye’nin bir Rus uçağını düşüreceğini, barış sürecinin yerini bu denli acılarla dolu, kanlı bir ortama bırakacağını ve İsrail ile barış yolunun açılacağını öngöremezdi.
6 Ekim 2010 tarihli; ‘Ben yaşlanıyorum, dünya yaşlanıyor…’ başlıklı bir yazımda konuşmasını dinleme olanağını bulduğum ve dünya liderlerinin de sıklıkla görüşlerine başvurdukları Bar İlan Üniversitesi Gelecek Bilimcisi (Fütürist) Prof. Dr. David Passig’in geleceğe yönelik bazı verilerini aktarmış ve şu görüşüne yer vermiştim: “Genç nüfus oranının yüksek olduğu Türkiye ve İsrail’de önümüzdeki yirmi yılda ekonomik bir patlamanın gerçekleşmesi beklenir.”
Ancak bilim adamının, 2040 yılında Türkiye ile Rusya arasında bir savaş ihtimalinden söz etmesini fazla gerçekçi görmemiş ve yazımda buna yer vermemiştim. Türkiye ile Rusya arasında yaşanan son krizde yurt dışında ve özellikle İsrail medyasında David Passig’in adı da belirtilerek bu öngörünün altının çizilmesi ilginç…
Gelecek ile ilgili tahminlerde bulunmak insanlığı hata yapmaktan alıkoymaz, ama insanlığın içinde bulunduğu dünyayı anlamasına yardımcı olabilir. Örneğin öngörülebilen bir devrim asla gerçekleşmez. Çünkü gerçekleşmemesi için önceden tüm önlemler alınır. Tarih bilgisi geleceği bilmek için değil ufkumuzu genişletmek, olasılıkları daha doğru değerlendirmek için gereklidir. Bu nedenle gelecekte de olsa bir Türkiye-Rusya savaşının gerçekleşeceğine inanmıyorum.
Öyleyse tahminlerde bulunalım: Küresel ekonomik krizden çıktık mı, yoksa bu kriz 2016 yılında daha da mı derinleşecek? Çin ekonomisi durma noktasına mı gelecek, yoksa süper bir güç olarak büyümeye devam edecek mi? İran dünya için nükleer bir tehdit olma yerine uluslararası sisteme entegre olacak mı? Peki, Suriye, Filistin, mülteciler sorunu? ABD hegemonyasını kaybedecek mi? Çevre felaketine mi, yoksa teknolojik cennete doğru mu gidiyoruz?
Yine de bu sorulara yanıt arayarak öngörülerde bulunabilir ve 2016 yılında dünyadaki gelişmelerin insanlık adına olumlu olmasını dileyebiliriz.