Madam Zali’nin ev terliği, Siyon Protokolleri ve kalavasuço

Titanik Rıfkı: Bugün Madam Zali sağ olsun, bizi kırmadı

Riva HAYİM Köşe Yazısı
30 Aralık 2015 Çarşamba

Titanik Rıfkı: Bugün Madam Zali sağ olsun, bizi kırmadı, röportajımızı kabul etti. Öncelikle çok teşekkür ederim röportaj teklifimizi  kabul ettiğiniz için, mutlu ettiniz.
Madam Zali: Mersi munço.
TR: İzninizle biraz sizden bahsedelim dilerseniz Madam Zali… Mesela ülkemize ne zaman geldiniz?
MZ: Ne zaman doğduğumu mu soruyorsun paşa?
TR: Yok, ülkemize diyorum ne zaman geldiniz.
MZ: Ne bileyim? Ade dur takvime bakayim. Hah! 12'siydi Aralık 1492, öğlen 12'yi çeyrek geçe geldim ülkenize. Oldu mu?
TR: Müthiş! Geldiğiniz saati de hatırlıyorsunuz üstelik!
MZ: Tabi tabi öğlen iki gibi, bizi bizim gemi iskeleye yanaşıyor, deniz de  dalgalı tabi sorma ki yol da çok salladı. Hava güneşli, yer yer bulutlu... Hatırlarız biz. 500 yıl geçti inemedik şu gemiden.
TR: Anlamadım?
MZ: Diyorum ki öğlen ikide geldim.
TR: Bu arada çok bakımlısınız. Yaşınızı hiç göstermiyorsunuz. Güzelliğiniz hep dillerdeymiş eski İstanbul'da?
MZ: Güzeldim evet… 17 yaşında, Şişhane'deki şimdiki İKSV binasında yaşardım ben. Odamdan Haliç manzarasına bakardım. Çok güzeldi o zaman İstanbul.
TR: Peki konserler o zaman da olur muydu o binada?
MZ: Konser falan bilmiyorum radyomuz vardı. Kim hatırlıyor beni?
TR: Mahallenin sakinlerinden duydum. Hayranlarınız varmış çok?
MZ: Olmaz mı? Hayranım boldu. Bir gün Amerikan Kız Koleji'nden tramvayla eve dönüyorum. Yolda yürürken müstakbel kayınpederim beni oğlu Hayim'e beğenmiş. Dokuz ay sonra Zülfaris'teydik, evlendik. Eeee iki taraf da Edirneli, dotada anlaştık hemen.
TR: Peki kayınvalidenizle anlaşır mıydınız?
MZ: Yok, anlaşamazdık, sözlerimi çarpıtırdı hep. Ben de konuşurken baş başa kalmazdım, yanıma birini alırdım ki dediğimi başkası da duysun. İyi kadındı ama aşırı kıskançtı.
TR: Sizi neden kıskanırdı?
MZ: Eee oğlunu aldım diye!
TR: Anladım... Peki hep merak etmişimdir; Siz verginizi İsrail'de mi veriyorsunuz yoksa Türkiye'de mi?
MZ: Ne münasebet! Türkiye'de veriyoruz. Herkes kendi memleketinde vergi vermez mi? Ne biçim soru bu! Yo so Turka ama la ley mia es judia! Yo so Turka Judia! Dedim ki memleketin Yahudisiyim.
TR: Hangi memleket? Türkiye'nin mi?
MZ: Este karar bova soz? Ke no keres entender? Anlamak istemiyorsun?
TR: Tamam, kızmayın… Kötü niyetle sormamıştım. Peki, Madam Zali hiç antisemitizm ile ilgili kötü bir anınız oldu mu?
MZ: Oldu, bir tane ev sahibiylen oldu. Bir gün ev sahibiyle tartışıyorduk, işte sonra durdu ve bana "Zaten sizler böylesiniz!" dedi.
TR: Siz bir şey dediniz mi?
MZ: Demez miyim? Ben de cevap olarak "Ne demek SİZ - BİZ? Benim kocam senin kocandan daha çokk vergi veriyor ve daha uzun süreli askerlik yaptı!" dedim. Hiç unutmam sustu, sonra da bir daha siz - biz demedi bana.
TR: Peki, biraz da gündemde olan şu İspanyol vatandaşlığından konuşalım. Başvurdunuz mu vatandaşlığa?
MZ: No, bu yaşımdan sonra tövbe.
TR: Haklısınız... Torununuzdan edebiyata çok meraklı olduğunuzu duydum. Son okuduğum kitap hakkında konuşmak isterim sizinle: Siyon Liderleri Protokolleri.
MZ: Kenez Siyon Liderleri Protokolleri? Estaz roman? Danielle Steel? E.L. James? Fifty Shades of Gray?

TR: Yok öyle değil. İzninizle bir alıntı yapayım kitaptan. "III PROTOKOL: Yahudi olmayanların ölmesini istiyoruz."
MZ: Kalavasuço!
TR: Anlamadım?
MZ: Bir kabak yemeği. Boş ver sen… Kim yayınlıyor bunları? Kim satıyor?
TR: İnternette kampanyalı satıyorlar, ben de öyle aldım.
MZ: Aferin.
TR: Neyse ben devam edeyim. "IV Protokol: Bize karşı olan her şeyi ortadan kaldırmayı kendimize görev edineceğiz. Bu amaçla krallığımızı kurmamıza çeşitli silahlarla karşı koyan herkesi merhametsizce katledeceğiz!
MZ: Guay de mi ijika surmenaj seo izo! ven te kaintare un leche kon miel i durmete presyada!
TR: Şimdi size bu kitap hakkınd-
MZ: Berencena papeyada!
TR: Anlamadım?
MZ: Edirne usulü patlıcan yemeği. Paparayla yiyorsun.
TR: Papara?
MZ: Popoya dayak! (Madam Zali ayağındaki hafif topuklu süet ev terliğini ayağından çıkarmaya yeltenir)
TR: İsterseniz biz röportajı burd-
(İstanbul'da röportajın yapıldığı evin açık penceresinden sokağa bir ev terliğinin uçtuğunu görürüz…)

 


*İçerik için Selin Kandiyoti'nin nonası Madam Zali'ye, Ladino çeviriler için Henri Çiprut'a teşekkürler.