Yarın akşam 2015’i geride bırakıp 2016’ya gireceğiz. Size tozpembe bir tablo çizmek, umut dolu bir yazı yazmak isterdim. Ama gerçekçi olmazdı. Her yıl günler öncesinden görmeye alıştığımız coşku ve heyecandan bu yıl eser bile yok. Kişisel umutlar, beklentiler varsa bile içinde bulunduğumuz ortamda dile getirilmiyor.
Hiç kimse 2016’yı pek parlak görmüyor. Aşılması gereken birçok sorunla karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Birlik ve beraberliğimizin sağlanması ise bunların en önemlisi. “Siz, biz, onlar” günlük konuşmalarımıza, cümlelerimize yerleşti. Birbirimize olan anlayış ve tahammül sınırlarımız o kadar daraldı ki, kendi yarattığımız çemberin içinde sıkışmaya başladık.
Bunların üstüne, bizim seçmediğimiz, üstümüzde ödünç duran beğenmediğimiz kıyafetler veya kalıplar içine girmek zorunda kalmamız, tasvip etmediğimiz durumlara katlanmamız işimizi daha da zora sokuyor. Üstümüze çöken puslu hava renklerimizi öyle bir etkiliyor ki, tekdüze bir gri kalıyor sanki geriye.
Birbirimizin kişisel özgürlük alanlarını zorlamadan, yaptırımlar, dayatmalar olmadan, kendi alanımızda dilediğimizce yaşamak hepimizin en büyük isteği.
2016’nın bu puslu havanın dağıtılacağı ve sorunlara çözüm bulunacağı ve renklerimize tekrar kavuşacağımız bir yıl olmasını diliyorum.
***
Bir zamanlar ilk defa okula başlayan minik bir çocuk varmış. Birinci gün annesinin elinden tutarak heyecanla okuluna gitmiş. Kendisi ne kadar minikse okul bir o kadar büyükmüş. Kalabalık ve gürültüden ürken çocuk, annesinin ana giriş kapısının hemen karşısındaki sınıfını göstermesi ile biraz rahatlamış. Birkaç da arkadaş edinince okulunu çok sevmiş.
Bir sabah sınıf öğretmeni bugün resim dersimiz var demiş. Resim yapmayı çok seven çocuk buna sevinmiş. Evinde aslanlar, kaplanlar, inekler, trenler, gemiler çizer ve boyarmış. Hemen boyalarını çıkarıp çizmeye başlamış.
Ama öğretmeni, bekleyin henüz başlamıyoruz diyerek tüm öğrencilerin hazırlanmasını beklemiş. Herkesin hazır olduğundan emin olduktan sonra şimdi çiçek resimleri çizeceğiz demiş. Çocuk evinde sık sık çiçek resimleri yaptığı için buna da çok sevinmiş ve hemen boyalarını alarak kendi renkleri ile bir çiçek resmi çizmeye başlamış.
Ama öğretmen yine durdurmuş. Bekleyin demiş. Önce size nasıl çizeceğinizi ve ne renkler kullanacağınızı anlatayım. Eline boyaları alıp yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizmiş. Çocuk bir kendi resmine bakmış bir de öğretmeninin resmine, öğretmeninin resmini daha çok beğenmiş. Yeni bir resim kâğıdı alarak öğretmeninki gibi yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizmeye başlamış.
Başka bir gün sınıfa geldiğinde öğretmeni, bugün oyun hamurundan heykelcikler yapmayı öğreneceğiz demiş. Ne güzel diye düşünmüş çocuk. Evinde hamurla heykelcikler yapmayı çok severmiş. Yılanlar, filler, fareler, kamyon ve otomobiller yaparmış. Hemen önündeki hamur topunu alıp yoğurmaya başlamış.
Bekleyin demiş yine öğretmeni. Henüz başlamıyoruz. Herkesin hazır olmasını bekliyoruz. Sonra da hepimiz birer tabak şekillendireceğiz. Ne güzel diye düşünmüş çocuk. Tabak yapmayı çok severim diyerek hemen farklı boyutlarda tabaklar şekillendirmeye başlamış.
Ama öğretmeni önce beni seyredin nasıl yapılacağını öğreteyim demiş ve herkesin görebileceği şekilde bir tabak yaparak önlerine koymuş. Çocuk önce kendi tabağına bakmış, sonra öğretmeninkine. Kendi tabağını daha çok beğenmiş ama bir şey söylemeden hemen öğretmeninkine benzeyen bir tabak yapamaya başlamış.
Çok geçmeden küçük çocuk fikir üretmeyi bir kenara bırakıp, öğretmeni ile aynı şeyleri yapabilmek için, önce bekleyip öğretmenini izlemeyi ve ona uyum sağlamayı öğrenmiş
Bir gün ailesi başka bir semtte yeni bir eve taşınmış. Tabii çocuğun da okulu değişmiş. Sınıfın ilk gününde, öğretmen bu derste resim yapacağız demiş. Ne kadar güzel demiş çocuk. Öğretmeni ne çizileceğini söyleyecek ve nasıl bir örnek gösterecek diye beklemeye başlamış. Ama öğretmen bir şey söylemeden sıralar arasında dolaşmaya başlamış. Küçük çocuğun yanına geldiğinde resmine başlamak istemiyor musun diye sormuş.
Evet demiş çocuk, çok istiyorum ama ne çizeceğimizi söylemediniz.
Sen çizesiye kadar ne çizeceğini ben de bilemem ki demiş öğretmeni. .Peki, nasıl yapmalıyım diye sormuş çocuk.
Hepimiz aynı resmi yaparsak ve aynı renkleri kullanırsak, kimin kim olduğunu ve hangisini kimin yaptığını nasıl öğrenebiliriz diye cevap vermiş öğretmeni.
Kararsızlıkla “bilemiyorum…” diye mırıldanmış çocuk…
Ve eline boya kalemlerini alıp, yeşil saplı kırmızı bir çiçek çizmeye başlamış.
***
Hepinize sağlık, barış ve huzur dolu rengârenk bir yıl diliyorum…