2015’in muhasebesi

Alber NASİ Köşe Yazısı
30 Aralık 2015 Çarşamba

2014 biterken 2015 yılında gerçekleşeceklere pek kimse akıl erdiremezdi. Oturmuş olduğu sanılan dengelerin aslında pek de sağlam durmadığı bir kez daha anlaşılmış oldu.

2015 yılının ilk günlerinde İran’ın nükleer programı ve dünya üzerindeki talebin azalmasına bağlı olarak düşen petrol fiyatları gündemin en önemli maddeleriydi. İsrail’in ve Netanyahu’nun şova varan muhalefetine rağmen Obama İran’la anlaşmayı tercih etti. Netanyahu’nun bu anlaşmanın hata olduğu yönündeki telkinleri pek fayda etmedi. Geçtiğimiz haziran ayında varılan nükleer anlaşmaya göre önümüzdeki ay itibariyle İran petrol ihracatına başlayacak. 

2015’in en önemli fenomeni hiç şüphesiz IŞİD idi. Suriye ve Irak’tan toprak alarak ülke olma iddiasında olan bu terör örgütü Türkiye ve Lübnan’ın yanı sıra Paris’te de kanlı bir dizi terör saldırısı düzenleyerek dikkatleri üstüne çekmeyi başardı. Suriye’de süren iç savaş ve bu savaşa Rusya’nın da fiili olarak taraf olması hiç şüphesiz 2015’i daha da farklı kıldı. Yine IŞİD’in Şarm el Şeyh’ten havalanan bir Rus yolcu uçağına bomba yerleştirerek 240 Rus yolcunun ölümüne yol açması senenin en önemli olayları arasında yer aldı. 

Düşen tek Rus uçağı ne yazık ki bununla sınırlı kalmadı. IŞİD’e karşı yürüttüğü operasyonlar sırasında Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus jeti de Türk Hava Kuvvetlerinin hedefi oldu. Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler bu olaydan sonra kopma noktasına geldi. Gerçi Rus lideri Vladimir Putin’in uçak düşürülme olayı gerçekleşmeden önce Türk liderlere karşı takındığı tavır ve yaptığı suçlamalar buna benzer bir krizin çıkacağının adeta göstergesiydi. 

Türkiye, içerde oldukça uzun bir seçim sürecinden geçerken yurtdışında, uluslararası arenada önemli sayılabilecek bir konum aldı. Suriye’den kaçan çok sayıda mültecinin Türkiye üzerinden Batı Avrupa’ya sığınması, Avrupa Birliği’ni Türkiye ile işbirliği yapmaya zorladı. Türkiye’de hükümetin kurulmasının ardından AB ile yakınlaşma gündeme geldi. Türkiye’nin serbest dolaşım, AB üyeliği gibi konular tekrar masaya geldi.

Türkiye; İran, Irak, Suriye ve Rusya ile değişik sebeplerden karşı karşıya gelirken, AB ve ABD ile yakınlaştı. Türkiye’nin dış politikadaki en önemli değişikliği ise İsrail ile bozulan ilişkilerin düzeltilmesi yönünde oldu. Ticari olarak neredeyse hiç etkilenmeyen hatta gelişen ilişkiler, siyasi konjonktürün ve müşterek menfaatlerin doğrultusunda tekrar hayat buldu. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin düzeltilmesinde Rusya ile yaşanan gerginlik ve muhtemel doğalgaz sıkıntısı sebep olarak gösterilse de müşterek menfaatlerin ön plana çıkması daha önemli rol oynar. Kamuoyunda sürekli gündeme gelen ve İsrail ile Türkiye arasında anlaşmayı engellediği öne sürülen en önemli konu olan Gazze’deki ablukanın dahi teknik olarak yeni yaklaşımlarla çözülmesi mümkün. 

Bu sene diğer senelerden farklı olarak İsrail ile Hamas arasında çok ciddi bir sürtüşme yaşanmadı. Hamas, İsraillileri tedirgin etmekten başka işe yaramayan ancak kendisinin çok ağır zayiatlar vermesine sebep olan roket atışlarından vazgeçmiş gibi görünmekte. 

Ancak 2015 yılında Filistinliler son derece kalleşçe sayılabilecek ve genellikle saldırganların ölümüyle sonuçlanan garip bir saldırı düzenine geçtiler. Bıçakla rastgele karşılaştıkları İsraillilere saldırmak, arabayla otobüs durağında bekleyen insanların üzerine sürmek, ne yazık ki İsrail’de yaşanan gündelik terör faaliyetleri arsına girdi. İsrailliler bu konuda oldukça şaşkın, bir anlamda da çaresiz görünmekteler. 

2015 yılına damgasını vuran en önemli ülke ise Çin oldu. Çin’de yavaşlayan ekonomi hammadde ve petrole olan talebin hızlı biçimde azalmasına, hammadde üreten ülkelerin ekonomilerinin gerilemesine sebep oldu. Bu durumun siyasi sonuçları yavaş yavaş görülmeye başlandı. Bu ay içerisinde petrol üreticisi Venezuela’da yapılan parlamento seçimleri işlerin iyi gitmediği bu ülkede Hugo Chavez’in ardından gelen Maduro’nun koltuğunun sallantıda olduğunu gösteriyor. 

Ekonomik sıkıntıların politik iktidarları etkilediği tek ülke elbette Venezuela değil. AB’de de işlerin pek iyi gittiği söylenemez. Ardı sıra yapılan seçimler birçok ülkede oyların uçlara kaydığını gösteriyor. Fransa’da aşırı milliyetçi Le Pen’in yerel seçimlerde ilk turda birinci parti olması tedirgin edici oldu. İkinci turda belediyelerin tamamını kaybetmiş olması Fransa’da bile aşırı sağ tehlikesine karşı bir züğürt tesellisinden öte bir şey değil.   

2015 genel itibariyle tarihe iyi bir sene olarak geçmeyecek. 2016’nın 2015’ten daha iyi geçeceğine dair bir emare de yok. Çok ani ve keskin değişimler, alışılagelmiş süreçlerin yerini aldı. Değişimlerin beklenmedik olması, sert olmasından çok daha büyük zorluklar ve kırılmalar yaratıyor. 

 

Her şeye rağmen 2016’nın iyi bir sene olması dileğiyle... İyi seneler...