2011 yılında yazmışım aşağıdaki yazıyı…
Tekrar paylaşmak istedim.
Meslekler ihtiyaçlardan doğar. Artık insanlığa hizmet etmeyen meslekler nasıl birer birer yok oluyorsa, ihtiyaca cevap verecek yeni iş kolları da doğuyor. Yani hiçbir şey tesadüfen oluşmuyor. Arz/talep meselesi bu…
Günümüz dünyasında ve bilinç boyutunda belirsizlikler giderek fazlalaşıyor. Finans alanında kimse önümüzdeki günler hakkında kesin bir bilgiye sahip değil. Ortaya çıkan hastalıklarda da doktorlar bile kesin bir yargıya sahip değil. En son bütün toplumu etkileyen domuz gribinde, medyanın da coşturmasıyla, yaşanan kriz inanılmazdı. Korkuları su yüzüne çıkaran bu hastalıkta, ne yapacaklarını bilemeyenler doktorların kendilerini kurtaracağını varsayarak ne yapalım diye muayenehaneleri doldurdular. Ne yazık ki kimse beklenen cevaplara ulaşamadı. Bazı doktorlar aşı olun derken, bazıları hiç gerek yok dedi. Kimse bir ağız birliğinde olamadı. Yani diyeceğim şu ki otoritelerin bile yetersiz kaldığı noktalarda güven duyamayan, en temel ihtiyaçlarından biri güvenmek olan insanoğlu ne yapacak? Kime güvenecek?
İşte bu noktada pek çok kişinin yeni yeni tanımaya başladığı bir meslek giriyor devreye ‘koçluk’ . İster yaşamsal, ister kurumsal, ister bireysel, ister gruplara, ister finansal, ister gençlere… Koçluk pozitif psikolojinin uzantısı olarak giriyor hayatımıza. Geleceğe yönelik, çözümsel ve çok hızlı ilerleyen bir teknik… Size pek çok tanım ve uzun bir bilgi verebilirim koçluk hakkında fakat bu yazının amacı bu değil… Benim söylemek istediğim şey başka…
Kimsenin kimsenin bilgisine, tavsiyesine, desteğine ihtiyacı yok aslında… Kimseden koçluk almasına da gerek yok. İnsan bilemez mi kendisi için en iyinin ne olduğunu, neyi yapması gerektiğini, hangi kararı alması, hangi yolu izlemesi gerektiğini… Kendini geliştirmesi gereken alanları, güçlü olduğu yanları… Hepimiz biliyoruz, hem de her şeyi… Bazen bize birinin hatırlatmasını istiyoruz, bazen kendimize güvenmek istiyoruz, ya da bazen kendi kendimizi onaylamak istiyoruz, bazen destek istiyoruz, bazen birinin bizi zorlamasını istiyoruz, bazen de yanımızda birinin olduğunu hissetmek istiyoruz. Belirsizliklerin arasında dışarıdan bir yerden gereken bilgiye, çıkışa, kurtuluşa ulaşamadığımız ve gittikçe de ulaşamayacağımızı gördüğümüz bu dünyada tek çıkışın, tek kurtarıcının, tek kaynağın kendisi olduğunu henüz görememiş, kendi gücünü henüz bulamamış insanoğlu için ortaya çıkmış, zamanın ihtiyaçlarını gideren bir meslek koçluk bana göre…
Kimseye çözüm önermeyen, tavsiye vermeyen, yönetmeyen, aksine tek çıkışın kişinin kendisinde olduğunu gösteren bir meslek. Toplu yaşanan krizlerde, otoritelerin yetersiz olduğu yerlerde veya kişinin kendi hayatında yaratmak istediklerinde kendi sezgilerini dinlemesinin ve ona göre eyleme geçerek kendi gerçeğini bulmasının yolu… Tek kaynağın kendisi olduğunu anlamasının yolu… Tam zamanında ortaya çıkmış ve giderek daha çok insanın kendi gücüne ulaşmasını sağlıyor.
Tabii bu arada hala kendi gücünü yadsıyan ve bir koçun kendileri adına mucizeler yaratmasını bekleyen; bu olamayınca da en kolay yolu seçerek bu mesleği suçlayan kişiler de var ve olacak da… Bu çok doğaldır. En kolay yolu “Ben yapamadım. Ne yapsam istediğime ulaşırdım?” diye sormak yerine, “O yapamadı!” deyip parmağı karşımızdakine uzatmaktır. Ayrıca eğer size “3 seansta ben bunu çözerim” diye gelen bir koç var ise de ona işinin sizi çözmek olmadığını, çözecek biri var ise o kişinin sadece siz olduğunuzu ve bunun eğer siz isterseniz ve süreç içinde eyleme geçerseniz olacağını da hatırlatın lütfen…
Gittiğimiz bilinç yolunda ne kadar çok insan bir an önce içlerindeki o muhteşem güçle buluşursa dünya o kadar yaşanası bir yer haline gelecek. Ve bir gün gelecek hepimiz kendi gücümüzle yaşarken ‘koçluk’ diye bir mesleğe artık ihtiyaç bile duyulmayacak. O bilinç düzeyinde ihtiyacımız olan başka meslekler yerlerini alacak.
Çok saygı ve sevgi duyduğum; çok keyifle yaptığım mesleğim adına küçük bir hatırlatmaydı bu günkü yazım…