Ki Tisa peraşası genelde altın buzağı günahını işleyen bir peraşadır. Bu peraşa daha önceki konuşmalarımızda da söylediğimiz gibi Mişkan peraşaları arasında gizlenmiş gibidir. Tora’nın kendisi bile bu olayı anlamakta güçlük çekmekte ve fazla anmamak için gizlemeyi tercih etmektedir. Bu peraşanın hemen başında yer alan ‘mahatsit aşekel – yarım şekelin verilmesi’ mitsvası Bene Yisrael’in tüm fertlerini bütünleştirici ve birleştirici bir mitsva olarak karşımıza çıkmaktadır. İlk toplanan mahatsit aşekel ile Mişkan çadırının soketleri yapılmıştır. Mişkan’ın tümü gönüllü olarak yapılan bağışlarla inşa edilmiştir. Ancak ‘adanim’ denilen soketlerin yapımına bütün herkes bu yolla iştirak etmiştir.
Bilgeler Mişkan’ın inşasında kullanılan bu soketlerin aslında Yahudi dininin oluşmasında temel rol oynadığını ileri sürerler. Her ne kadar her alahik detay elzem ve gerekliyse de her şeyin temelinde Tanrı inancı bulunmaktadır. Bu inanç olmadan Tora’yı anlamak ve uygulamak imkânsızdır. Bu yüzden adanim dediğimiz soketler mahatsit aşekel ile oluşturulmuştur. Diğer mitsvalara baktığımızda bazen bunlar toplumun belli kesimine verilmiş olan mitsvalardır. Bazen mitsvalar daha yüksek manevi düzeydeki insanlar tarafından farklı olarak algılanabilir. Bazıları Tora’nın farklı mitsva ve konularına eğilmeyi isteyebilir. Fakat söz konusu olan temelin inşası ise hepimizin aynı yerde bulunması şarttır. Tanrı varlığını tanımak ve inancına sahip olmak konusunda hepimiz aynı sorumluluğa sahibiz.
Eğer gerçekten mahatsit aşekel mitsvası Tanrı inancı konusunda temel bir mitsva ise o zaman neden bu bağışın tam şekel olarak değil de yarım şekel olarak yapıldığını daha iyi anlayabiliriz. İnanç için ön koşul bizleri resmin sadece yarısını görebildiğimizi kabul etmektir. Bizler hiçbir zaman bütün resmi görmeye muktedir değilizdir. Tanrı’nın kâinatı nasıl yönettiğini, iyilerin sıkıntı içinde olup da kötülerin günlerini gün ettiğini anlamakta çok zorlanırız. Yine aynı sebepten Tanrı’nın aldığı bazı kararlar bizlere adil görünmezler. Bütün resmi, geçmiş ve gelecekte neler olup olacağını bilen Tanrı ancak dünyayı hepimizin iyiliği için kesin adalet ve merhametle yönetmektedir. Bizlere düşen bunu kabul etmektir.
Peraşanın devamında Moşe Tanrı’yı ‘görmek’ dileğinde bulunur. Bu aslında O’nun dünyayı nasıl yönettiğini anlamak şeklinde açıklanabilir. Tanrı’nın yanıtı olumlu değildir. Bütün peygamberlerin en büyüğü, Tanrı ile yüz yüze konuşmuş olan Moşe bile bunu anlayabilecek bilgelik ve anlayışa sahip değildir. Böylelikle Moşe resmin sadece görünebilecek yüzünü görebilmiştir. Soru “areni na et kevodeha – bana onurunu göster” şeklinde gelirken yanıt “veraita et ahoray ufanay lo yerau – arkamı göreceksin yüzüm görünmeyecek” şeklinde olmuştur.
Bu olay zor zamanlarda bizler için huzurun kaynağını teşkil etmelidir. Hepimiz ‘yarım şekel’ gurubuna dâhiliz. Tanrı’nın neyi, ne zaman ve neden yaptığına dair sorularımıza her zaman yanıt bulmak mümkün olmamıştır, olamayacaktır da. Tanrı inancı aynı zamanda düşüncelerimizin ve anlayışımızın bir sınırı olduğunu kabul etmektir. Büyük resmin görüntüsü her zaman Tanrı’ya ait kalacaktır.