“İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş, kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlükleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha yararlıdır.”/ Montaigne
Gençlik günlerimden bu yana, kitabın yaşantımdaki yeri her zaman önemli olmuştur. Her dönemde farklı seçimler ve beğenilerle okumalarımı yönlendirmem bir yana, bulunduğum her yerde, sığınacağım bir kitabın mutlaka yanı başımda bulunmasını isterim. Son yıllarda, çalışma hayatından biraz uzaklaştıkça, kitaplara olan yakınlaşmam daha çok artıyor. İyi ki onlar var, elimden geldiğince okuyabiliyor, onlarla yaşantımı daha dolu ve verimli olarak sürdürebiliyorum. Özellikle zamanımı daha değerli kılmaya, beni düşünmeye ve yazmaya kışkırttıkları sürece…
Bu satırları kaleme alırken, sıkça başvuru kaynağım olan, görüşlerimi zenginleştiren Montaigne’in, Kitaplar başlıklı denemesini anımsadım. Kalkıp kitaplığımdan Denemeler’i alıp bu bölümü yeniden okudum.
Ünlü düşünür, hayatında en önemli yerleri alan üç birlikteliği karşılaştırır: Güzel ve dürüst kadınlar, seçkin dostluklar ve kitaplar. Hangisinin daha ağır bastığını onun satırlarından okuyalım:
“İki alışveriş (dostluk ve aşk), rastlantılara ve başkalarına bağlıdır; biri aramakla bulunmaz kolay kolay, öteki yaşla solar gider. Onun için hayatımı doldurup doyuramazdı onlar. Üçüncü alışveriş, kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir. Ötekilerin başka üstünlükleri vardır, ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha yararlıdır.”
Montaigne, süreklilik ve yararlılık bakımından karşılaştırırken, kitabı önem sırasının ilk basamaklarına yerleştiriyor. Bu satırları hangi yaşta ve hangi deneyimlerin ışığı altında kaleme aldığını bilmiyorum; ancak aklıma şu sorular geliyor: Gençlikteki önceliklerimizin, yaşlılıkta da geçerli olacağını söylemek, ne kadar doğru ve gerçekçi olabilir? Her yaşın ve her insanın kendilerine göre beklentileri varken, bunları kendi penceremizden bakarak kıyaslayabilir ya da tartışabilir miyiz?
Aslında bu konular daha çok bireysel beğenilerimizi ortaya koyuyor. Ben okumayı seviyorum, bir başkasının daha farklı konulara karşı eğilimi olabiliyor. Bu da çok doğaldır. Ben kendi görüşlerim doğrultusunda, benzer düşüncede olanlarla bunları paylaşmaya çalışıyorum; oysa ömrü boyunca eline hiç kitap almamış biri için, kuşkusuz konuşulacak hiçbir şey yoktur. Kim, hangi konuya ilgi duyuyorsa, onun için önemli olan odur!
Kitabın yararlarını, yaşantımızdaki yerini sayıp dökecek değilim. Zaten tutkunu olanlarla aynı safta yer aldığım için söyleyeceklerim kendimi yinelemekten öteye gidemez. Ayrıca kitaplar, verdiğimiz önem sırasına göre her birimizin hayatında mutlaka bir yer alıyorlardır; ancak Montaigne’in haklı olduğu bir yanı da, düşünmemizde yarar görüyorum: Aşk ve dostluk ne denli yaşantımızı doldursa da, zaman geliyor yalnızlığımıza sığınmak gereksinimini duyuyoruz ya da bunlardan biri veya ikisi, bir şekilde hayatımızdan çıkıyor. Bir başımıza kaldığımızda, bizi en iyi avutacak olan yine sevdiğimiz kitaplar olmuyor mu?
Ayrıca Montaigne’in ortaya sürdüğü bu üç birlikteliği neden tartışalım? Aşk, dostluk ve kitabın zenginleştirdiği bir yaşantıdan, kendi payıma daha çok ne beklentim olabilir, diye de düşünüyorum.
Ne dersiniz?